506 sayılı Kanunun 121. maddesi uyarınca, bu kanun gereğince bağlanmış olan «gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar» nafaka borçları dışında haczedilemeyeceğinden, borçluya bağlanmış olan «emekli maaşının» da haczedilemeyeceği (ve bu konudaki borçlunun şikayetinin her zaman yapılabileceği)–
Sadece «haczedilen menkullerin ipotek akit tablosu kapsamında olduğunu» belirtmiş olan, ayrıca MK’nun 686 ve 862. maddelerinde öngörülen biçimde «eklenti» (teferruat) ve 684. maddesinde öngörülen biçimde «tamamlayıcı parça» (mütemmim cüz) niteliğinde olup olmadıklarını değerlendirmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı-Binanın «tamamlayıcı parça»sı niteliğinde bulunan kalorifer kazanının, asansör ve hidroforun, klima ve kat kaloriferinin, fotosel kapı ile asma katın binadan ayrı olarak haczedilemeyeceği–
Meskeniyet şikayeti için yapılan keşiflerde başvurulan bilirkişiden «meskeniyet iddia edilen evin değeri, satılması halinde borcun ödenmesinden sonra kalan para ile borçlunun haline münasip mesken edinip edinemeyeceği ve taşınmazın metrekaresi itibariyle ifrazının mümkün olup olmadığı vb. hususları açıklığa kavuşturan rapor alınması gerekeceği–
Borçlunun daha önce üzerinde ipotek kurduğu taşınmaz hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için, ipoteğin; mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekeceği (Borçlunun; serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerin daha sonra aynı yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engelleyeceği)–
Belediye Gelirleri Kanunu ve diğer kanunlarla belediyeye verilen paylar hakkında «kamuya tahsis kararı» alınmış olsa bile 3986 sayılı Kanun uyarınca; 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsili gereken -örneğin; SSK’nun prim alacağından dolayı- bu payların haczedilebileceği–
Evvelce gönderilen ödeme emirlerinin iptal edilmiş olması halinde, bu ödeme emirlerine dayalı olarak yapılmış olan hacizlerin hükümsüz hale geleceği, sonradan yeni ödeme emri gönderilmesinin önceki hacizleri geçerli hale getirmeyeceği–
Kişisel hak niteliğindeki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden doğan hakkın, tapu kaydına işlemekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanacağı, Tapu Kanununun 95. ve MK’nun 1009. maddeleri uyarınca beş yıl süre ile üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceğinden bu süre dolmadan alıcının dava açıp taşınmazını adına tescilini sağladıktan sonra, üçüncü kişiler tarafından taşınmazı satmayı vaad etmiş olan (önceki malikin) borcundan dolayı taşınmaz üzerine -satış vaadinin tapuya şerhinden sonra- konulmuş olan hacizlerin kaldırılmasını icra mahkemesinden isteyebileceği -Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin, tapuya şerh edilmiş olsa dahi, alıcı adına tescil işlemi gerçekleşmedikçe, mülkiyetin alıcıya geçmesini sağlamadığından, tapuda malik görünen satıcının borcundan dolayı taşınmazın tapu kaydına haciz konulmasını, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin önlemeyeceği–
Üçüncü kişi taşınmaz malikinin «borçlu olmadığı halde, taşınmazına konulmuş olan haczin kaldırılması» konusundaki isteminin şikayet niteliğinde olduğu, üçüncü kişinin bu istemini İİK. 16/II uyarınca «süresiz şikayet» yoluyla ileri sürülebileceği, bu amaçla «istihkak davası» açamayacağı–
Belediye Başkanlığının hangi gayrimenkullerine haciz konulduğunun dosya içeriğinden anlaşılamadığı, haczi mümkün taşınmazları 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 19/7. maddesine göre saptayarak ve bu taşınmazlar açısından değer belirlemesi yapılarak alacak miktarını karşılayacak taşınmazların belirlenmesi ve belediye malları üzerindeki fazla hacizlerin kaldırılması gerektiği-