Kadastro tesbitinin iptali istemiyle mirasçılar tarafından açılan «muris muvazaası» niteliğindeki davanın «on yıllık hak düşürücü süre geçtiği»nden söz edilerek red edilemeyeceği -
«Muris muvazaası» nedeniyle açılan iptal davasının olumlu sonuç-lanabilmesinin, muris tarafından yapılan temlikin, davacı mirasçıyı miras hakkından yoksun bırakmak ve ondan mal kaçırmak amacıyla yapıl-mış olduğunun kanıtlanmasına bağlı olduğu -
Bakıma muhtaç dahi olsa, davalılarla birlikte oturan mirasbıra-kanın, tüm malvarlığını davalılara temlik etmiş olmasının -taşınmazların nitelik ve değerlerine göre- gerçek bir bakım karşılığı olarak değerlendirilmemesi, «muvazaalı temlik» sayılması gerekebileceği -
Hasta ve yatalak miras bırakanlarını (babalarını/annelerini) uzun süre -onunla yaptıkları «ölünceye kadar bakma sözleşmesi» gereğince- bakmış olan mirasçı aleyhine açılmış olan «muvazaa nedeniyle iptal davası»nın reddine karar verilmesi gerekeceği -
Miras bırakanın, daha önce taşınmazlarını satıp parasını harcadığı, davalıya bunun karşılığında dava konusu taşınmazını bağışlamasının «saklı pay kurallarını zedelemek kasdı ile» hareket etmediğini göstereceği -
Muvazaa davasının devamı sırasında, tenkis davasının sonuçlanıp, verilen tenkis kararının kesinleşmesi halinde, muvazaa davasının reddi gerekeceği -
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi gereği özellikle evlada yapılan temlik işlemlerinde, sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunmasının zorunlu olmadığı, bu gereksinimin akitten sonra ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunmasının, sözleşmenin geçerliliğine etkili olamayacağı -Asıl saptanması gereken hususun; «bu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile yapılmış olup olmadığı ve temlikte bakıp gözetme koşulunun mu bağış amacının mı üstün tutulmuş olduğunun belirlenmesi olduğu -
Vasiyet edilen malın daha sonra vasiyetçi tarafından aynı kişiye hibe edilmesi halinde, bu işlemin vasiyetten rücu (dönme) anlamını taşımayacağı -
Ölünceye kadar bakma akdi, «ivazlı» bir akit olduğundan, «mahfuz hisse kurallarını ihlal amacıyla yapılmış olduğu» kesin biçimde kanıtlanmadıkça, bu akdin tenkisine karar verilemeyeceği -