Borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan satışta ‘edimler arasında aşırı fark bulunmaması’ ve ‘üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak (ya da; alacaklılarına zarar vermek) amacıyla hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu’ iddia ve ispat edilememesi halinde, açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, babasının ölümü ile kendisine intikal edecek taşınmazdaki miras payının intikalini önlemek için mirası reddetmiş olması ve mirasın reddi şeklinde gerçekleşen bu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde alacaklı tarafından dava açılmış olduğundan, mahkemece davanın İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan "tasarrufun iptali" isteğine ilişkin olduğu kabul edilerek, alacaklı tarafından ileri sürülen iptal isteminin, mirasın reddi ile ilgili mahkeme ilamı olmayıp, mirasın reddi suretiyle borçluya geçecek malvarlığının karşılıksız olarak diğer kardeşin malvarlığına aktarması sonucunda oluşan değerin şartları varsa alacaklının alacağı kadar bölümün iptal edilmesi olduğunun düşünülmesi, kardeşler arasında gerçekleştirilen bu tasarrufta davalı borçlunun yasal yönden yararı bulunup bulunmadığının üzerinde durulması, murisin terekesinin borca batık olup olmadığının belirlenerek davalı borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastının bulunup bulunmadığının irdelenmesi, diğer davalının da reddeden mirasçının kötü niyetini bilebilecek durumda olduğu değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Şufa davası sonucu adına tescil yapılan davalı ve sonraki malikler açısından tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği- Davalı borçlu ile 3. kişi tasarruf yönünden anılan taşınmaz tapudaki satış bedeli olan ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında fahiş fark bulunmakla birlikte, satış tarihi ile kat'i aciz belgesi arasında iki yıllık süre geçmiş olduğundan, tasarrufun İİK. mad. 278 gereğince iptali mümkün değilse de, davalı borçlu savunmasında "taşınmazı borca batık olduğu için akrabası olan davalı üçüncü kişiye emaneten ve bedel almadan devrettiğini" belirtmiş, ve davacı tanığının "taşınmazın, davalı 3. kişinin kocasından, borçlunun aldığı ... borcun teminatı olarak davalı 3. kişiye satış gösterildiğini" beyan etmiş olması karşısında, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin borçlu ile davalı 3. kişi arasındaki tasarruf yönünden İİK. mad. 280/1 şartlarının oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla taraflar arasında akrabalık, arkadaşlık, yakınlık, ticari ilişki bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Davalı borçlu, "dava konusu bir diğer taşınmaz hissesini borca batık olduğu için daha önceden tanıdığı ve ticari ilişki içinde olduğu davalı 3. kişiye emaneten ve bedel almadan devrettiğini" savunmuş olup, davalı 3. kişi vekilinin delil olarak sunduğu belgelerden, davalı 3. kişinin, davalı borçlunun babası ve kardeşleri ile önceden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptığı, yine borçlunun dayısından ve eniştesinden önceden taşınmazlar satın aldığı, bu taşınmazların dava konusu taşınmazın bitişiğindeki ve yanındaki parseller olduğu, dava konusu taşınmaz hissesi ilgili şufa davası açan ve taşınmazı adına tescil ettiren borçlunun abisinin, dava konusu taşınmaz hissesiyle ilgili satıştan bir önce noter huzurunda davalı 3. kişi lehine şufa hakkından vazgeçmesi olgusu karşısında, dava konusu bu taşınmaz hissesinin satışıyla ilgili davalı 3. kişinin durumunun da İİK 280/1 madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın 1/2 hissesi şufa davası sonuncunda mahkeme kararı ile davalı borçlunun abisi adına tescil edilmiş ve aynı gün davalı borçlunun abisi tarafından davalı 4. kişiye satılmış, diğer 1/2 hisse ise de borçlu tarafından bir başka 3. kişiye satılmış ve onun tarafından da aynı 4. kişiye davalı satılmış olup, davalı 4. kişiye yapılan satışın, dava açıldıktan sonra ve dava konusu parsel üzerindeki tedbir kararının mahkemece kaldırıldığı tarihten iki gün sonra olduğu görülmüş olup, tasarrufun iptali yönünden tüm bu olguların birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu davalı yönünden 'İİK 280/1 madde kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı' şeklinde yapılan değerlendirmenin isabetli olmadığı-
Tapuda ödenen miktar ile birlikte taşınmazın satış bedeli ve taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değeri karşılaştırıldığında, İİK. mad. 278/III-2 uyarınca edimler arasındaki aşırı farkın oluştuğu ve bu farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun nazara alınarak, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği gözetilerek davanın kabulü gerektiği-
Akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama hükmünde olup iptale tabi olması gerektiği- Dava konusu taşınmazın borçlu vekili tarafından gezdirilmesi, borçlu vekilinin, keşif ve bilirkişi raporu sunulduktan sonra, diğer davalının vekili olarak da vekalet sunarak savunma yapması ve "borçlunun varlıklı bir insan olarak tanındığını ve taşınmazın yatırım amaçlı alındığını" belirtmesi, satışı yapılan taşınmazın ise keşif tarihinde yani on aydır boş olması gözetildiğinde, borçlu ile bu davalı arasındaki tasarrufun da İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığının tartışılması gerektiği-
Davalının borçlunun babası olduğu, İİK'nın 278/III-1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörüldüğü, buna ilaveten davalının, oğlu olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği-
Davalı borçlu şirketin yerleşim yerinde haciz işlemi yapıldığına ilişkin takip dosyasında veya dava dosyasında haciz tutanağının bulunmadığından, adına kayıtlı taşınmaz ve taşıtların bulunmasına karşın, borca yeter olup olmadığının belirlenmediğinden ve davacı tarafından dosyaya kati aciz belgesinin ibraz edilmediğinden davalı borçlu şirket yönünden açılan iptalin davanın reddedilmesi, buna karşın; diğer borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, saptanan ve bilinen adreslerinde icraca yapılan hacizlerde borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının anlaşılmış olması veya tespit edilen mallarının borca yeter olmadığı belirlenmiş ise bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı- Tapuda gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında mislini aşan değer farkının bulunması (İİK 278/III-2) ve davalının tapu dışında ödeme olarak ileri sürdüğü hesap hareketlerinin tasarruf tarihinden önceki bir tarih olması ve taşınmaz satışına yönelik olduğunun ispat edilememesi dikkate alındığında, bu tasarrufun iptale tabi olduğu-