Davacı alacaklının açmış olduğu icra takibinin geri bırakıldığı be bu konuda verilen kararın kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, davacı-alacaklının, İİK. mad. 33/a-ll uyarınca, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat için 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açıp açmadığının belirlenmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birisi davacının kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğundan, bu dava koşulu gerçekleşir ise, mahkemece davalı üçüncü kişinin taşınmazı satın aldığı tarihte taşınmazın satış bedeliyle gerçek değeri arasında mislini aşan fark bulunup bulunmadığına yönelik olarak taşınmaz üzerinde satış tarihinde mevcut olan ipotek miktarının ne kadar olduğunun araştırılması ve taşınmazın son satışının da davalının, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişi, vefat eden borçlulardan birinin gelininin kardeşi olduğundan, İİK. mad. 278/III-1 uyarınca bağışlama sayılan tasarrufun iptali gerekeceği- İcra dosya numarası belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde yalnızca tasarrufun iptaline dair hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Taşınmazların satış bedeli ile satış tarihindeki gerçek değerleri arasında taşınmazlar üzerindeki ipotek miktarlarının satış bedeline eklenmesi gerektiği- Borçlu şirket ile üçüncü kişi arasında bir ticari ilişki olup olmadığı ya da şirket ortakları ile davalı arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlığın bulunup bulunmadığının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- Kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenici tarafından hak edilmiş bir taşınmazın yüklenici tarafından kendi üzerine alınmadan üçüncü bir kişi adına tescilinin sağlanması (müteahhidin arsa maliklerine üçüncü kişilere satış yaptırmasının) da tasarrufun iptaline konu olabileceği- Arsa malikleri tarafından davalıya yapılan satışta, borçlunun şirketin bu taşınmazı hak edecek nisbette imalat yapıp yapmadığı belirlenerek, davalı üçüncü kişi ve davalı borçlu şirket ile ortakları arasındaki ilişkiler belirlenerek karar verilmesi, arsa malikleri tarafından davalı şirket'e değil de, dava dışı üçüncü kişilere yapılan satışlarda dava konusu taşınmazların müteahhit şirket tarafından gerekli imalatlar yapıldığı kabul edilerek sözü geçen kişilerin de davaya dahil edilmesinden sonra, davalı şirket ile diğer davalıların bağlantıları araştırılarak ve dava dışı kişilerin borçlu şirketin ortağı oldukları ile diğer davalının da şirket ortağının kızı olduğu üzerinde durularak, bu davalının taşınmazı dava dışı kişiye devrettiği de belli olduğundan, davacının davasının bedele dönüştürüp dönüştürmediği ya da hangi taşınmazlar açısından bedele dönüştürdüğü sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İptali istenen tasarruf tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde tasarrufun iptali davasının açılması gerektiği- Borçlu adına kayıtlı ve hacizli taşınmazların kıymet takdiri yaptırılarak aciz halinde olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, haciz tutanağı İİK. mad. 105 kapsamında "geçici aciz belgesi" olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- İİK. mad. 278/2  uyarınca, iki yıllık süre geçmiş olduğundan, dava konusu tasarrufların İİK. mad. 278/3-2 madde gereğince iptaline karar verilmiş olmasının hatalı olduğu- Karar ilam harcının daha düşük olan tasarruf değerine göre hesaplanması gerektiği halde dava dilekçesindeki değer üzerinden hesaplanmasının isabetsiz olduğu-
Davalının, annesi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/II)-
Borçlu ile kardeşinin eşi arasındaki tasarrufun 6183 s. K. mad. 28/1-1 uyarınca bağışlama hükmünde sayıldığı ve iptale tabi olduğu- Davalı üçüncü kişi, kardeşinin eşi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği (6183 s. K. mad. 30)- Mahkemece yapılan tasar­rufun, "tasarruf tarihindeki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline" ka­rar verilmesi gerekirken, "tasarrufa konu satış işleminin iptali"ne karar verilmesi ile yetinilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davalıların kardeş olması ve ivazlar arasında fahiş fark bulunması nedeniyle yapılan tasarrufun İİK.nın 278. maddesi uyarınca bağışlama niteliğinde olup iptale tabi olacağı-
Davalı üçüncü kişi şirketin davalı borçlu şirketten olan alacağına mahsuben taşınmazları satın alması ve her iki davalının da aynı sektördeki bir markanın satıcısı ve yetkili servisi olması (yani, üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması) (İİK. mad. 280) ve taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunması (İİK. mad. 278) nedenleriyle yapılan tasarrufun iptali karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değeri arasında misli fark bulunduğu bu durumda tasarrufun iyiniyet koşuluna bakılmaksızın İİK. mad. 278/3-2 gereğince bağış hükmünde olup iptale tabi olacağının kabulü gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın satış (tasarruf) tarihi ile kat'i aciz belgesi arasında İİK. mad. 278/2 'de öngörülen iki yıllık süre geçmiş olduğundan, tasarrufun bu madde gereğince iptal edilemeyeceği- Davanın İİK. mad. 284 gereğince beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından, davalı borçlu ve üçüncü kişi arasındaki (taşınmaz hissesinin satışına ilişkin) tasarrufun İİK. mad.  280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığının tesbiti amacıyla, davalıların aile nüfus kayıtları istenerek akrabalık durumunun belirlenmesi, vergi ve ticari sicil kayıtları istenerek iş ortaklığı olup olmadığının tespiti, davalı üçüncü kişinin taşınmazda hissedar olması nedeniyle borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-