İİK. mad. 278 uyarınca tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için tasarruf tarihi ile haciz veya aciz belgesinin alındığı tarih arasında 2 yıldan fazla bir sürenin geçmemesi gerektiği- Davalı 3. kişinin, "borçlu davalı şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu" da kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İptal davasına konu akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden iptal kararı verilebilmesi için tasarruf tarihi ile geçici aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının veya kesin aciz belgesinin düzenlendiği tarih arasında 2 yıllık sürenin geçmemiş olmasının gerekeceği-
Muvazaaya dayalı  davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi  yönünden hüküm kurulması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerektiği- Davalının dava konusu taşınmazı aldıktan sonra tamirat yaptırdığı ancak taşınmazın halen davalıların annesi ve intifa hakkı sahibi tarafından kullanıldığı anlaşılmakta olup davanın, TBK. mad. 19 uyarınca  muvazaa hukuksal nedenine göre değerlendirmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz satışı dışında davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında başka bir ticari ilişki olduğu iddia ve ispatlanamadığından, banka dekontunda ipotek borcu veya taşınmaz satış bedeli gibi bir şerhin bulunmaması ödemenin başka bir amaçla yapıldığını göstermeyeceği; ödemenin satış tarihi, ipotek miktarı, ipoteğin kalkmış olması gibi maddi ve hukuki olaylar karşısında taşınmaz satışına ilişkin olduğunu kabulünü gerekeceği- Dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması için davalı üçüncü kişi tarafından davalı borçlunun hesabına gönderilen para ile tapudaki satış bedeli toplandığında, anılan taşınmazın davalıya olan maliyeti ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında misli fark bulunmadığı anlaşıldığından, anılan tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptalinin mümkün olmadığı- 
Borçlu davalının mal varlığına girmesi gereken miras payından feragat etmesi halinde, mahkemece davalıların kardeş olması nedeniyle davanın İİK.nın 278 ve 280. maddeleri uyarınca kabulü gerektiği-
Davalı üçüncü kişi tarafından ödenmiş olan ipotek bedeli satış bedeline ilave edildiğinde bedeller arasında mislini aşan fark olmadığından ve satıştan itibaren belirli bir süre davalı borçlunun taşınmazı kullanmış olması ve yasal yollarla taşınmazdan tahliyesinin sağlanması hususu, hayatın olağan akışına  aykırı olmadığından,  davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlık da ispat edilemediğinden tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- 
Taşınmazın Tapu Sicil Müdürlüğünde düzenlenen resmi akit tablosunda yazılı satış bedeli ile bilirkişiler tarafından belirlenen gerçek değeri arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunmakta ise de İİK.nın 278. maddesindeki iptal koşullarının oluşabilmesi için tasarruf tarihi ile aciz belgesi veya aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının düzenlediği tarih arasında 2 yılı aşkın sürenin geçmemesi gerektiği- Aciz vesikası tarihi ile tasarruf tarihi arasında 2 yıldan fazla süre geçtiğinden, tasarrufun fahiş fark nedeniyle iptaline karar verilemeyeceği- Tanık beyanlarından davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığı yönünde yeterli açıklık bulunmadığından ve mahkemece davalı tazminata mahkum edildiği halde tazminatın miktarı belirlenmediğinden, davacı tarafından taşınmazı davalıdan satın alanlar davaya dahil edilmediğinden, mahkemece 3.kişi konumundaki davalının, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının tanıklardan sorulması, bu hususun karar yerinde tartışılması, taşınmazın davalı üçüncü kişinin elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin belirlenerek, davalılar arasındaki tasarrufun iptali gerektiği sonucuna varılması halinde, üçüncü kişinin belirlenen bu değer oranında ve davacının alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerektiği-
İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılabileceği ayrıca kötüniyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması durumunda edimler arasında mislini aşan farkı oluşur ise 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceği- 3. kişiden taşınmazı alan kişilerin davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden oldukları takdirde tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/I)-
İptal davası üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine mahkum edilmesi gerekeceği- Davalı 4.kişi yönünden iptal kararı verilebilmesi için onun kötüniyetli olduğunun, yani borçlunun durumunu ve amacının bildiği veya bilebilecek durumda olduğunun, davacı tarafından ispatlanması gerektiği; bedel farkının varlığının davalı 4. kişi yönünden tek başına iptal sebebi olmadığı-
İvazlar arasında fahiş fark olması halinde davalıların iyi niyetli olup olmamasının önem arz etmeyeceği; ivazlar arasında fahiş fark olmaması halinde davalının iyi niyetli olduğunun önemli olduğu-