Tasarrufun iptali davası sonucunda mahkemece "karar örneğinin tapuya gönderilmesine" şeklinde hüküm kurulamayacağı, çünkü tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı-
Tasarrufun iptali davasının "Genel Kredi Sözleşmesi" nde (ya da "Müşterek Borçluluk ve Müşterek Müteselsil Kefalet Taahhütnamesinde") öngörülen yetkili mahkemede (şimdi;HMK.'nun 17. maddesi çerçevesinde)açılabileceği-( Hemen belirtelim ki; 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 Sayılı HMK' nun 17. maddesinde "tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler..." denilmiş olduğundan, bundan böyle yetki sözleşmesi herzaman geçerli sayılmayacak, ancak, HMK'nun 17. maddesindeki koşullar çerçevesinde yapılan yetki sözleşmeleri geçerli olacaktır.)
6183 sayılı Kanunun 28/2. maddesi uyarınca, tasarrufun iptali davası açılabilmesi için, dava konusu taşınmazın "tapudaki satış değeri" ile "gerçek değeri" arasında 'bir misli ya da daha fazla fark' bulunması gerekeceği (ancak bu durumda, farkın 'fahiş' olarak kabul edilerek tasarrufun iptaline karar verilebileceği)–
"Borçlu" ile "kayınvalidesi" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu–
Borçlu (dede) ile "torunu" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu–
6183 sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı, karı-koca arasındaki tasarrufun iptali için açılan davada, "tasarrufun iptaline" karar verilmesi gerekeceği- Kötüniyeti kanıtlanamayan 4. kişi hakkındaki davanın reddinin doğru olduğu- 6183 sayılı AATUHK mad. 3 dava bedele dönüşeceğinden ve dava dilekçesinde bu maddeye göre talepte bulunulduğundan, davalıların taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki bilirkişi tarafından belirtilen tutarda tazminatla ve davacının 1999-2000-2001 yılları arasındaki vergi alacağı ve ferileri ile sınırlı olarak sorumlu tutulması gerektiği- Taşınmazın  tapudaki  satış  bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark yok ise de davalının ağabeyi ile borçlu arasında dükkanın satışı ile ilgili ticari ilişki olduğu, yine ipotek alacaklısı şirket ile borçlu arasında bayilik ve alacak borç ilişkisi bulunduğu, dolayısıyla davalıların borçlunun ekonomik durumunu bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu dükkanın satışı ile ilgili tasarrufların davacının alacak ve feriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-