HMK. mad. 33 uyarınca, hukuki tavsif hakim tarafından yapılsa da,  yapılan başvurunun "tebligat usulsüzlüğü" şikayeti olarak kabulü ile tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve takibin kesinleşmesinden önceki hacizlerin fekkine karar verilmesi isabetli ise de; hakim, talepten fazlaya ya da başka bir şeye hükmedemeyeceğinden, takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği-
Ödeme emri tebligatının incelenmesinde; “adreste kimse bulunmaması üzerine apartman görevlisine soruldu muhatabın dışarda olduğunu sözlü beyan etti erenköy muhtarlığına ..... haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırıldı .... görevliye ... ” şerhiyle ödeme emrinin 30.11.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin görüldüğü, söz konusu tebligatta, borçlunun tevziat saatlerinden sonra dönüp dönmeyeceğinin usulünce belirlenmediği, araştırmanın yapıldığı ve ayrıca haber verildiği apartman görevlisinin ismi belirlenmediği gibi, imzasının da alınmadığı, imzadan imtina edilmiş ise bu hususun tesbit ve tevsik edilmediği görüldüğünden, tebliğ işleminin Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine aykırı olarak yapıldığı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin kabulü ile TK'nun 32. maddesi gereğince ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 18.05.2016 olarak düzeltilmesine ve icra müdürlüğünün şikayete konu 18.05.2016 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilerek, bu adrese T.K.'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran mercii tarafından söz konusu şerh verilmeden tebliğ memuru tarafından T.K.'nun 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamayacağı- Mazbata üzerine haricen TK. 21/2. yazılması halinde, tebliğ memurunca, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı- Usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gerektiği ve muhatabın, şikayet dilekçesinde öğrenme tarihi bildirmemiş ise, en geç şikayet tarihinde usulsüz tebligatı öğrendiğinin kabulü gerektiği-
Yetkilinin veya tüzel kişinin, o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde, vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş kişinin mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmaması halinde, bu hususun tebliğ mazbatasında belirtilerek tebligatın diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılabileceği- Takibin borçlu tarafından bildirilen tarihten daha önce öğrenildiği yazılı belge ile ispat edilemediğinden şikayetin süresinde olduğu gözetilerek tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile  tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği- İcra takip dosyasının incelenmesinde; takip talebi ve ödeme emrinde, takip konusu borcun dayanağı olarak gösterilen ve takip talebine eklenmiş olan sözleşmenin, borçlu şirket adına çıkarılan ödeme emri tebliğ evrakında; takip dayanağı belge suretinin ödeme emri ekinde gönderildiğine ilişkin bir açıklamanın yer almadığından ödeme emri tebliğ işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanması sonuca etkili olmayacağından, şikayetçinin başvurusunun tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet olarak kabulü gerektiği-Tebligat mazbatasında belirtildiği üzere, komşusunun sözlü beyanına göre dışarıda olduğu bildirilen borçlunun, tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği belli olmadığı gibi, beyanı alınan komşunun imzadan imtina edip etmediği hususunun da tevsik edilmediği, öte yandan haber bırakılan komşu isminin de tesbit edilmediği görüldüğünden yapılan tebligatın usulsüz olduğu-
Gecikmiş itirazın ön koşulunun usulüne uygun bir tebligat olduğu- Borçlunun mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanması sonuca etkili olmayacağından, şikayetçinin başvurusunun tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet olarak kabulü gerektiği- Usulsüz tebligat şikayetinin, taraflar gelmese bile gereken karara bağlanması gerektiği- Tebligatta haber verilen komşunun ismi tesbit edilmeksizin tebliğ işleminin tamamlandığı görüldüğünden, tebligatın usulsüz olduğu- Usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine, borca ve faiz oranına itirazın ise düzeltilen tebliğ tarihine göre süresi içinde icra dairesine yapılması gerektiğine karar verilmesi gerektiği-
Borçluya yapılan örnek 8 ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasının incelenmesinde; adresin kapalı olması nedeniyle, “isim ve imzadan imtina eden site güvenlik görevlisinin” beyanına göre "borçlu çarşıya gittiğinden Atatürk Mahallesi Muhtarlığına teslim edildiği"nin ve yine "isim ve imzadan imtina eden site güvenlik görevlisine haber verildiği"nin belirtildiği, muhatabın çarşıya gittiğini beyan eden site güvenlik görevlisinin isim ve imzadan imtina etmesi nedeniyle ad ve soyadının tespit edilemediği, bu durumda, yapılan tebliğ işleminin 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesi gereğince usulsüz olduğu anlaşıldığından, mahkemece, usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilerek, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, borçlunun bildirdiği öğrenme tarihine göre tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu icra mahkemesine başvurusunda, diğer itirazlarının yanında ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu da ileri sürdüğü halde, mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı, olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmediği görüldüğünden, mahkemece; öncelikle tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin şikayetin incelenerek tebligatın usulsüz olduğu sonucuna varılması halinde, tebligat tarihinin TK.'nun 32. maddesi uyarınca düzeltilmesi, buna göre, İİK'nun 168/5. maddesi göre süresinde olması halinde borçlunun borca ve zamanaşımı itirazlarının esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tebliğ zarfının üzerine, tebligatı çıkaran mercii tarafından Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; tebliğ memurunun tebliğ işlemini TK'nun 21/2. göre yapmasının yasaya aykırı olduğu- Tebliğ işleminin Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre değerlendirilmesi halinde de; muhatabın tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği ve bu konuda bilgisine başvurulan kişinin sıfatının ve kimliğinin tebliğ mazbatasında tespit ve tevsik edilmediği belirtilmediğinden ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz olduğundan, mahkemece, borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Şirket merkezinin nakledilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının 3. şahıslar hakkında ticaret sicil gazetesinin yayım tarihinden sonra hüküm ifade etmesi gerekir ise de;  borçlu şirketin toplantısında alınan şirket merkezinin nakledilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının ortakları bağlayacağının kabulü gerektiği- Tebligatın usulsüz olması halinde, muhatabı tebliğinden haberdar olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-