Islah ile davacı maddi tazminat istemini tahkikat sona erinceye kadar iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın genişletilip değiştirilebileceği-
Sebepsiz zenginleşenin, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altında olduğu- Sebepsiz zenginleşmeye dayalı davalarda iki yıllık zaman aşımı süresinin (TBK. 82), hak sahibinin, mal varlığındaki eksilmeye yol açan işlemi ve sebepsiz zenginleşeni tam olarak öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, ondan önceki noksan bilgiler ve tahminlerin bu sürenin başlangıcına esas olamayacağı- Harici satış sözleşmesine dayalı bedel talebine ilişkin davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunabilmesinin ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkün olduğu- 
D.çeler aşamasında iddianın serbestçe genişletilebileceği ve yeni talep eklenebileceği-
Davalı erkeğin yoksulluk nafakasına ilişkin talebe "Açık muvafakatinin” olmadığı konusunda bir duraksama olmadığı gibi davacı kadın tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslahın da bulunmadığı, o halde davacı tarafın bu davada Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 141. maddesinde gösterilen süreden sonra yoksulluk nafakası talep edemeyeceği gözetilerek yoksulluk nafakası talebi hakkında süresinde olmadığından bahisle "Karar verilmesine yer olmadığına " şeklinde karar verilecek yerde yazılı olduğu üzere kesin hüküm oluşturacak şekilde talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Davacı kadının boşanma davasının kabulüne karar verildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davacı kadın yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek tarafların boşanmalarına ve kadının tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine hükmedilmiş ise de; davacı erkeğin dava dilekçesinde mahkemece kadına kusur olarak yüklenen vakıalara usulüne uygun şekilde dayanmadığı, mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Davalı kadının, yasal süreden sonra verdiği cevap dilekçesinde yer alan maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası hakkında mahkemece karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde bu taleplerin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı vekilinin, usulüne uygun harcını ödeyerek dosyaya sunduğu ıslah dilekçesinin bulunmadığı, buna göre, davacının dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmayıp, son celse faiz talebinde bulunmasının iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğu, davalı tarafın da buna muvafakati bulunmadığı gözetilmeksizin, yazılı şekilde hükmedilen alacak için faize hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmamış olup; bu delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen sürenin sonuç doğurmayacağından bahisle tanık beyanlarının kusur belirlemesinde dikkate alınmayacağı-
Davalının dilekçeler teatisi ve ön inceleme aşamasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığı, tahkikat aşamasında yoksulluk nafakası talep ettiği, davacının ise bu talebe açık muvafakatinin olmaması nedeniyle HMK.nun 141. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Boşanma ve ayrılık vukuunda, velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu, bu hususu hakimin, görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerektiği, bu nedenle davalı tarafın tahkikat aşamasında ileri sürdüğü iştirak nafakası talebinin iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olmadığı gibi, karşı tarafın açık muvafakatine ya da ıslah işlemine de bağlı olmayıp kanun gereği yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği-
Davalının cevap dilkeçesinde velayet, nafaka, manevi tazminat ile çeyiz eşyası ve takı alacağı talebinde bulunduğu, ön inceleme duruşmasında ayrıca maddi tazminat istemini beyan ettiği, isteme ilişkin davacı tarafın muvafakatinin olmadığı, maddi tazminat talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmesi gerektiği halde yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-