Davaya konu bonolar nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçluda olduğu- Davalı tarafça belirtilen celsede yapılan açıklamalar senedin talili niteliğinde de olmadığı; bu nedenle ispat yükünün yer değiştirdiğinden söz edilemeyeceği- Ne var ki; sahtecilik iddiası bakımından yukarıda açıklanan biçimde bir sonuca vardıktan sonra, davacının bedelsizlik iddiasını kanıtlaması yönünden bir karar verilebilmesi için de öncelikle açılmış olan ceza davasının sonucu beklenmeli ve sonucuna göre; yapılan işlemler bakımından gerektiğinde banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bilirkişi heyetinden de bilirkişi raporu alınması gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bonoların vade tarihlerinin aynı olduğu ve büyük meblağlar içerdiği, iki ayrı senedin tanzim tarihi ile vade tarihi arasında bir hafta gibi bir süre bulunduğu ve bonoların her birinin en az üç ayrı kalemle tanzim edildiğinin tespit edildiği, davada bono bedellerinin çeklerle ödendiği savunulmuş ise de; banka memurlarının ceza mahkemesi huzurunda verdikleri ifadelerden ve müfettiş inceleme raporundaki beyanlardan çeklerle ilgili yapılan işlemlerin gerçeği yansıtmadığı ve fiktif işlemler olduğunun anlaşıldığı, davacının sahtelik ve bedelsizlik iddiasını kanıtladığı, yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olduğu ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş yukarıda açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği- Sonuç itibari ile direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yapılacak bilirkişi incelemesi konusunda yukarıdaki belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerektiği- Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına karar verildiği-
Vekalet ilişkisinin kötüye kullanılması sebebi ile dürüstlük ve iyiniyet ilkelerine aykırılık nedenlerine dayanmak suretiyle tapu iptali ve tescil esaslı terditli talepte bulunmuş olup, davalılardan avukat ile davacı taraf arasındaki ihtilafın aralarındaki vekalet akdinden kaynaklandığı düşünülecek ise de; davacı, dava dilekçesi ile birden fazla davalı göstermek suretiyle ve farklı sebeple talepte bulunmuş olup davanın 6502 sayılı yasada düzenlenen vekalet akdi hususunda Tüketici Mahkemesinin görevli olacağı kuralı kapsamında değerlendirmesinin hatalı olduğu-
Talepler aralarında terditli olmakla birlikte ortada tek bir dava bulunduğundan, yapılan yargılama sonunda talebin birinin kabul göreceği veya her iki talebin de red edileceği, her iki halde de tekbir hüküm kurulacağından yargılama giderinin tek olarak hükmedileceği-
Mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verildiğinin ifade edildiği, ardından misli ile değişim ve bunun olmaması halinde ise bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme yönünde karar verildiği, Hukuk Usulü Yasası 111/1. maddesi ile terditli dava açılması yönünde bir düzenleme yapılmış ise de, aynı hüküm 2. fıkrası ve 297/2. maddeleri ile yasa koyucu tarafından terditli bir şekilde hüküm kurulmasına cevaz verilmediği-
Hükmün bozulmasından sonra davanın ıslah edilmesinin mümkün bulunmadığı- Dava konusu 9 numaralı dairenin arsa payının yapılan yargılamalar sonucunda henüz kesinleşmeyen karar ile arsa sahiplerine özgülendiği anlaşıldığından, davacının dilekçesinde "hukuki imkansızlık nedeniyle 9 numaralı dairenin arsa payı yerine yükleniciye düşen 7 numaralı bağımsız bölümün arsa payının tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, bu talepler yerinde görülmezse çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince ayni hak talebimiz içinde sözleşmeye uygun teslimi yapılmayan taşınmazın değerlerinin tespit edilerek davacıya verilmesini" talep ettiği, davacının bu talebinin yargılama sürecinde oluşan yeni duruma göre davanın açıklanmasından ibaret olduğu, kısaca davacı davasını açıklamak suretiyle davasını tapu iptali ve tescil ikinci kademede ise tazminat talep ettiğinden tazminat talebinin değerlendirilip incelenmesi gerekeceği-
Kadın ıslah dilekçesi ile davasını terditli hale getirdiğinden, mahkemece, öncelikle davacı kadının boşanma davasında, delillerin özel boşanma sebebi olan zina yönünden değerlendirilmesi ve bu hukuki sebebe dayalı olarak bir karar verilmesi gerekirken, sadece evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile davanın değerlendirilip tarafların boşanmalarına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece davacının davalıların taşınmazlarında imar uygulamaları hususunda yapmış olduğu işlemleri kanıtlaması imkanının tanınması, bu konuda tarafların delilleri toplanarak ve imar değişikliği işlemlerinden dolayı davalıların fayda sağlayıp sağlamadığı, taraflar arasındaki imar uygulaması işlemlerinin yapılması konusunda verdikleri vekaletnamelere dayalı anlaşmanın maddi bir vakıaya ilişkin olması nedeniyle davacının tüm delilleri toplanmak suretiyle ayrıca belediye imar işlem dosyası getirtilerek incelenmesi, davacının davalılar yönünden imar işlemlerinin yapıldığının tespit edilmesi halinde, dava tarihi itibariyle yapmış olduğu hizmetin parasal karşılığının bilirkişi incelemesi ile belirlenerek, varsa harç ikmali yapılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Asıl dava ve birleştirilen davada temliken tescil talebi yönünden hüküm kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı, davalının sermaye payına düşen bedeli kendisinin ödediğinden bahisle, şirketin %22.5 hissesinin adına tesciline karar verilmesini bunun mümkün olmaması halinde ise bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiğinden, dava, HMK 111. maddesinde tanımı yapılmış olan terditli bir dava türü olup, HMK 111/2 fıkrası gereğince mahkemenin, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemeyeceği ve hükme bağlayamayacağı-
Terditli olarak öne sürülen taleplerden ilki kabul edilmişse de, bu talep ile birlikte, öne sürülen ikinci talep içerisinde yer alan, senet iptaline de karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor