İfa zamanının taraflarca kararlaştırıldığı hallerde belirlenen süreden önce borcun muaccel olmayacağı-
Davalı borçlunun, takibe dayanak sözlü kira sözleşmesinin varlığına karşı çıkmadığı ve davacı alacaklı tarafından kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz etmediğinin görüldüğü; taraflar arasındaki kira ilişkisinin ve takip konusu kira miktarının kesinleştiği- Davalının, İİK 269/c maddesi gereği, kira bedellerini ödediğini ispatlamasının gerekeceği- Davacının, icra takibinde dayandığı kira sözleşmesine istinaden itirazın kaldırılması ve tahliye istemesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-
Takip dayanağı kira sözleşmesinin 20. maddesinde kiracının han giderleri katılım payını mal sahiplerine ödeyeceği kararlaştırılmış olup kiracının kiraya veren tarafından talep edilen han giderleri katılım payı miktarına karşı çıkmadığı, bu durumda kiracının kira ve han giderleri katılım payı bedellerini kiraya verene ödediğini İ.İ.K 269/c maddesinde sayılan belgeler ile kanıtlaması gerekeceği, takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılan ödemeler takibin haklılığını etkilemez ise de mahkemece yapılan ödemeler dikkate alınarak dava tarihi itibariyle alacak hesabı yapılarak alacağın fer'ileri yönünden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde ödeme belgesi ibraz etmemiş ise de ödeme belgesi borcu sona erdiren özelliği nedeniyle yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden, davalının temyiz dilekçesine ekli Nisan ve Mayıs aylarına ait ödeme dekontu davacıya sorulup, beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere kararın bozulması gerekeceği-
Davalı vekilinin, vekil edeninin borcu olmadığından bahisle itirazda bulunmuş, talep edilen kira bedellerine karşı çıkmadığı, hükme esas alınan kök rapor ve ek raporda da bu hususun tespit edildiği, bu durumda mahkemece davalı borçlu tarafından ödendiği ispat edilemeyen 2013 yılı Ekim, K., Aralık ayları bakiye kira bedelleri olan 34.080,11 TL için de itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yalnızca 177.080,40 TL asıl alacak üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Kira sözleşmesinde muacceliyet şartı kabul edilerek aynı dönem içerisinde iki ay arka arkaya kira bedelinin ödenmemesi halinde dönem sonuna kadar olan tüm kira bedellerinin muaccel olacağı kabul edilmiş ise de takip tarihi itibariyle bir aylık kira alacağı ödenmemiş olduğundan muacceliyet şartının gerçekleşmediği, sözleşmenin hususi şartlar bölümünün 5. maddesinde, “kiracı kontrat bitiminde kira bedelini Ticaret Odası Endeksine göre artırmayı şimdiden kabul ve taahhüt eder” şeklinde artış şartına yer verilmiş ise de, bu artış şartının endeksin niteliği belirtilmediği için belirli ve muayyen olmadığından geçerli olmadığı, sözleşme metninden aylık kiranın 2.200,00 TL olduğu ve artış şartının geçersiz olduğu anlaşıldığına göre davacı alacaklının kira artış farkına ilişkin alacak isteminin yerinde olmadığı, takip ile talep edilen 2014 yılı Şubat ayı kira bedelinin 07.03.2014 tarihinde ve ödeme emrinin tebliğ edildiği gün ödenmiş olduğunun anlaşılması karşısında itirazın kaldırılması ve tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı borçlunun takibe itirazında açıkça ve ayrıca kira ilişkisine ve borç miktarına karşı çıkmadığı, alacaklı görünen şahsa herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek takibe ve borca itiraz ettiği, borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK.nun 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerekeceği, ancak davacı tarafça diğer davalı borçlu D.G.’in takibe itiraz etmediği ve borcu da ödemediği bildirilerek yalnızca kiralanandan tahliyesinin istenildiği, mahkemece, her iki borçlunun takibe itiraz etmesine rağmen, alacaklı vekilinin açtığı dava ile davalı borçlu D.G.'in sadece temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verilmesini istediği, tahliye talep etme şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davalı D.G. yönünden açılan davanın usul yönünden reddine karar verildiği, tahliye istemi bölünemeyeceğinden davalı C.G. yönünden de tahliye isteğinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra hukuk mahkemesince, kesinleşen takip nedeniyle tahliye istemiyle açılan davada, "borçlunun borca ve takibe itiraz ettiği, alacaklı tarafça itirazın kaldırılması istenmeksizin yasal süre içerisinde itiraz edilmediği ileri sürülerek temerrüt nedeniyle tahliye istendiği, borçlunun yasal süre içerisindeki itirazı nedeniyle temerrüt koşullarının oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu davada esasa yönelik inceleme yapılmaksızın karar verildiğinden kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Mahkemece karar gerekçesinde, havale masrafı dikkate alınarak ve eksiksiz havale edilmesi gereken kira bedelinin davalı tarafından eksik ödendiği gerekçesiyle itirazın kaldırılmasına ilişkin talebin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde hüküm fıkrasında itirazın 1.372,53 TL yönünden kaldırılmasına, 39,00 TL asıl alacak yönünden takibin devamına şeklinde hüküm kurulduğu, mahkemece verilen kararın gerekçesi ile hüküm çelişkili olduğu gibi hüküm de kendi içerisinde çelişkili olup hangi istemin kabul edildiği hangi istemin reddedildiği anlaşılamadığından, hüküm Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Davacı ve diğer mirasçılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan takibin mirasçılar ve paydaş yeni malik tarafından birlikte başlatılması ve davanın da birlikte açılması gerekeceği, ancak takibin yalnızca paydaş yeni malik tarafından başlatıldığı, başlatılan takip sonucu gönderilen ihtarlı ödeme emrindeki noksanlığın sonradan giderilmesi mümkün olmamakla birlikte, ihtarın tüm mirasçılar tarafından gönderilmediğinden hukuki sonuç da doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan ihtarlı ödeme emrine dayanarak tahliye kararı verilemeyeceği-