Davacılar, miras bırakanlarının uyuşmazlık konusu taşınmazda, davalı murisinin payını adi yazılı senetler ile satın aldığını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Ne var ki, anılan adi yazılı senetlerin düzenlenme tarihleri itibari ile nizalı taşınmaz tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Tapulu taşınmazların satış ve devri resmi şekilde yapılmadıkça hüküm teşkil etmez, (TMK.’nun 706, BK. 213 ve Tapu Kanunu'nun 26.maddeleri). Davacıların dayandıkları adi yazılı senetlerin, iptal ve tescil isteği yönünden hukuki geçerlilikleri bulunmamaktadır. Eldeki davada kazandırıcı zilyetliğe de dayanılması karşısında, isteğin TMK.’nun 713/2. maddesi ( ...maliki 20 yıl önce ölmüş...) kapsamında değerlendirilmesi gerekmiştir. Kayıt malikinin öldüğü tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar ise 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Bu durumda, taşınmazda davalı murisinin maliki bulunduğu paya ilişkin olarak tapu hukuki kıymetini yitirmemiş, başka bir anlatımla nizalı pay bakımından davacılar yararına eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları oluşmamıştır. Bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesinin hükmün bu sebeple bozulmasına sebep olacağı-
Taraflar arasındaki tapu iptali, tescil ve alacak davası-
Tüm paydaşları kapsar şekilde harici taksim yapılıp yapılmadığının, fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının saptanması harici taksim ya da fiili kullanma biçimi oluşmuş ise hangi paydaşa nerenin özgülendiğinin tespit edilmesi,özgülenen yerlere kim ne şekilde el atıyor ise bunun belirlenmesi çekişmeli yerin de bu arada ortak kulanıma mı bırakıldığı yoksa paydaşlardan birine mi özgülendiğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açığa kavuşturulması bütün bu araştırmalardan sonra yok eğer harici bir taksim veya fiili bir durum yaratılmamış ise davacı bakımından intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin üzerinde durulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın tamamının davacı Şehri Karaokutan'ın kullanımında olduğu dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre elatmanın önlenmesi isteğinin davalıların payı oranında kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Her bir mirasçının kendi hakkı yönünden üçüncü kişi sıfatıyla miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunabilmesine olanak vardır. Mahkemece, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yazılı biçimde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve iflas davası-
Davacının, bina taşkınlığı dışında da taşınmazın bir bölümünün davalı tarafından kullanıldığını iddia ettiği halde bu hususta bir araştırmanın yapılmış olmadığı, her ne kadar davalı harici satın alma savunmasında bulunmuş ise de tapulu taşınmazların temlikinin nasıl yapılacağı Medeni Kanunu’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde açık olup harici satışa değer verilemeyeceği ve davalının harici satım almadan kaynaklanan kişisel hakkını satıcısına karşı kullanabileceği-
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayandığı ve bu ilkenin; haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirme yükümlülüğü altında bulunduğunu ifade edeceği-
Tapu kayıtlarının iptale kadar geçerli olduğu, bu durumda, olayda sağlıklı bir sonuca ulaşılmasının ve uyuşmazlığın çözümü için kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulu binada onaylı (ve varsa tadilat onaylı) projeye göre hangi bağımsız bölümün kimin adına tescilli olduğunun zeminde belirlenmesinin ve bu bağımsız bölümlerden hangisinin kimin tasarrufunda bulunduğunun duraksanmayacak şekilde ortaya çıkarılmasının gerekeceği-
Dava, elatmanın önlenmesi, birleşen dava ise tapu iptal ve tescil olmazsa bedelin tahsili isteklerine ilişkin olup; TMK'nun 706. BK'nun 213. ve 2644 Sayılı Yasanın (Tapu Kanununun) 26. maddeleri tapulu taşınmazların resmi şekilde yapılmayan temliklerine hukuken değer verilemeyeceği hükmünü öngörmektedir. Her ne kadar satış geçersiz ve mülkiyetten kaynaklanan bir hak bahşetmez ise de haricen yapılan satışın kişisel hak doğuracağı ve bu hakkında satış bedeli üzerinden hapis hakkı olacağı 1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğidir. Bu durumda birleşen davadaki terditli isteklerden tapu iptal ve tescil isteminin reddi ile bedelin hüküm altına alınmasına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur ancak davacı TMK'nun 683. maddesi gereğince mülkiyet hakkına dayalı olarak el atmanın önlenmesi isteminde bulunmuştur. Böylesi bir durumda harici satış bedeli üzerinden hapis hakkı tanınmak suretiyle el atmanın önlenmesine karar verilmesi gerekeceği açıktır. Birleşen dava ile bedele hükmedildiğine göre, el atmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmeyerek reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; birleşen davada terditli isteklerde bulunulmuş olup, terditli isteklerden bedele hükmedildiğine göre, birleşen davadaki terditli isteklerden diğeri olan tapu iptal ve tescil isteminin reddedildiğinden bahisle karşı taraf lehine Avukatlık Parasına hükmedilmiş olmasının isabetsiz olacağı-