Dava konusu taşınmazla, rayiç değerinden çok düşük değere borçludan satın alan davalı 3.kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olmadığından söz edilemeyeceği gibi dava tarihi olan 15.08.2007 tarihi ile tasarruf tarihi olan 07.02.2003 tarihi arasında 5 yıllık hak düşürücü süre geçmemiş olduğundan davanın süresinde açılmadığından da söz edilemeyeceği- Davalının satın aldığı taşınmazların cebri icra sonucu elinden çıktığı ve iptal koşullarının gerçekleştiği ve davanın bedele dönüştüğü sabit olduğuna göre dava konusu taşınmazların cebri icra ile satışı yapılan icra dosyası getirtilerek ihale bedeli belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazı borçludan alan üçüncü kişi, borçlunun kızı olup aralarındaki tasarrufun iptale tabi olduğu, dördüncü kişinin, borçlu ile bir yakınlığı tespit edilememiş ise de, borçlunun kızı olan üçüncü kişiden dördüncü kişiye ve  dördüncü kişiden beşinci kişiye yapılan satışlar raiç bedellerin çok altında çok kısa bir  sürede yapılması karşısında, bu kişilerin de iyi niyetli olduklarından söz edilemeyeceği- Tasarruf tarihine kadar olan davacının vergi alacağı ve ferilerinin tespiti için bu konu ile ilgili verilen vergi mahkemesi kararları da dikkate alınacak şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, tespit edilen alacak ve ferileriyle sınırlı olacak şekilde tasarrufların iptaline karar verilmesi gerektiği-
Dava üçüncü kişinin vekilinin cevap dilekçesindeki açıklamalardan müvekkilinin borçlunun mali durumu hakkında bilgisi olduğunu net bir biçimde ifade ettiği ve  dosya içeriğinden dava konusu parsel üzerinde borçlunun işyeri olduğu ve satış sonrası üçüncü kişi tarafından işyeri olarak kiraya verildiği, bu hali ile İİK. mad. 280/1, 280/3 gereğince tasarrufun iptali gerektiği-
Mahkemece "aciz belgesi sunulmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 3. kişilere gönderilene haciz ihbarları, tapu idareleri,trafik bürolarına yazılan (haciz) müzekkere cevaplarından borçlu adına kayıtlı malvarlığının bulunmadığının bildirildiği, borçlunun adreslerinde yapılan haciz tutanaklarından haczi kabil malının bulunmadığının belirlendiği, borçlunun bir kısım taşınmazlarının satılarak satış davacı alacaklı vekiline ödendiği, borçlunun halen adına kayıtlı bir kısım taşınmazlarının satışının yapıldığı ancak davacıya borca yetecek miktarda para düşmediği, borçluya ait halen adına bir kısım taşınmazların izale-i şuyu satış memurluğunun dosyasından satıldığı borçluya ait hissesinin üzerinde de davacının haczinden önce ipotek ve haciz olduğu, bir diğer hissesinin diğerinin 3.000 TL olduğu dolayısıyla davacının alacağını karşılamayacağının anlaşılması nedeniyle borçlunun aciz halinde olduğu kabul edilerek, dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığını değerlendirilmesi gerektiği-
İİK.'nun 280. maddesinde sayılan iptal nedenleri için 5 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının mümkün olduğu-
Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında, adli tatil süresince temyiz süresinin işlemeyeceği- Davalı üçüncü kişi dava dayanağı alacağın gerçek olmadığı iddiasında bulunduğundan, mahkemece bu husus üzerinde durulması gerektiği- Davalı borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğu, dava konusu taşınmazın satışından sonra borçlunun organik bağ içinde olunan diğer şirket ortaklığından ayrıldığı satıştan sonra ancak dava dayanağı takipten önce aralarında uyuşmazlık çıktığı ve davaların bulunduğu, takip dayanağı 900.000 USD olarak büyük miktardaki borcun 30.05.2008 tarihinde verilmiş olmasına rağmen senedin vadesinin 30.12.2011 tarihine verildiği, alacaklı tarafından dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının istendiği anlaşıldığından,  mahkemece, davacı alacaklının takip konusu bononun düzenlendiği 30.05.2008 tarihinde 900.000 USD elden borç verebilecek mali duruma sahip olup olmadığı kolluk aracılığı ile araştırılması, davacının şirketi var ise bu şirket kayıtlarında böyle bir alacak borç ilişkisinin varlığı ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, alacağın gerçek olup olmadığının tespiti gerektiği- Mahkemece, alacağın gerçek olmadığı tespit edilirse, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece hem tasarrufun iptaline karar verilip hem de davalı üçüncü kişi tarafından yatırılan teminat mektubundan alacağın tahsili yönünde hüküm kurması mükerrer ödeme sonucunu doğuracağı- Taşınmazın yargılama sırasında satılması durumunda, dördüncü kişi iyiniyetli ise bu halde de dava İİK'nun 283.maddesine göre bedele dönüşeceğinden davalı üçüncü kişi taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek bedel kadar tazminatla sorumlu olacağından teminatın ancak bu bedel kadar paraya çevrilebileceği-
İptali istenen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmaması halinde, tasarrufun iptali davasının önkoşul yokluğundan reddi ve davalı lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği- Borçlunun aynı gün üç adet dükkan niteliğindeki taşınmazını aynı kişiye satması ve bu taşınmazların (haciz ve ipotekle yüklü) rayiç değerlerinin çok üzerinde bir bedelle satılması hayatın olağan akışına uygun olmadığından, tasarrufların İİK. mad. 280/1 gereğince davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği- Taşınmazların davalı 3. kişi şirket tarafından borçludan alındıktan sonra dava dışı borçlunun eşine satılmış olup, aynı taşınmaz daha sonra da bir çok kez satılarak el değiştirdiğinden, anılan taşınmazlara ilişkin tapu satış senetleri ile taşınmazların borçludan sonraki tüm maliklerini gösterir tedavül kayıtları istenerek İİK'nun 282. maddesi gereğince diğer kişilerin de davaya dahil edilmesi gerektiği-  Dava konusu büroların icra ihalesi sonucu alan kişi tarafından alınarak dahili davalılara satıldığı savunulduğundan bu konudaki savunma da değerlendirilerek taraf teşkilinin sağlanması ve dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280, 283/2 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği- Tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında misli fark bulunmamakla birlikte davalının taşınmazı, borçluya iade ettiği evin bedeli olarak senetle birlikte yani alacağına mahsuben aldığını beyan ettiğinden ve adı geçen davalılar arasında yine başka bir taşınmaz satışı bulunduğundan davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu anılan taşınmaz yönünden yapılan tasarrufun İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptaline, anılan taşınmaz daha sonra iyiniyetli bir başka davalıya satıldığından, davanın bedele dönüşmesi nedeniyle taşınmazın elden çıkarıldığı tarihteki bilikişi tarafından belirlenen tazminatın davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın ipotekle satılması halinde tapudaki satış bedeline ipotek bedeli eklenerek rayiç değerle kıyaslanması ve bedel farkının buna göre belirlenmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli dışında rayiç bedelle alındığı, tapu dışı ödemenin resmi belge ile ispatlanması halinde, tapu dışı ödemenin de tapudaki satış bedeline eklenmesi gerektiği- Davalı 3.kişinin tapu dışı harici ödemeleri taşınmazı aldığı tarihteki banka hesap hareketleri ile ispatlaması halinde de, aksi iddia ve ispatlanmadığı sürece, bankadan tasarruf tarihine yakın tarihlerde çektiği paranın da taşınmaz alımı için kullanıldığının kabulü gerekli olduğu- Dava konusu taşınmazın satışı konusunda davalıların tapuya başvurdukları ve işlemlerin ertesi gün (7.2.2013'de) tamamlandığı davalı üçüncü kişinin hesap hareketlerinden adı geçen davalının satıştan 5.2.2013 tarihinde 80.000 TL; 7.2.2013 tarihinde 655.530.000 TL çektiği, yine davalı borçlu ile ortağı olduğu şirketin  7.2.2013 tarihli hesap haretlerinden 450.000'nin TL şirketin, 200.000 TL'nin borçlunun hesabına girdiği, aynı gün anılan paralarla borçlu ile ortağı olduğu şirketin ipotek borcunun ödendiği, davalı üçüncü kişinin para çektiği saat ile borçlu ve şirketine giren paraların saatlari arasında yarım saat gibi bir zaman diliminin olduğu, ayrıca satış bedeline mahsuben davalı üçüncü kişi tarafından keşide edilen 135.000 TL'lik çekinde borçlunun babasının cirosu ile bankadan ödendiği, yani, davalı üçüncü kişinin dava konusu taşınmaza 870.000 TL civarında bir ödeme yaptığının anlaşıldığı,bu durumda davalı 3.kişi tarafından ödenen bedelle bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı... vs. gibi bir ilişkinin bulunmadığı, yani davalı 3.kişinin kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu tarafından verilen şikayet dilekçesindeki iddiaları ve bu iddiaları teyid eden tanık anlatımları dikkate alındığında borçlu ile davalı üçüncü kişinin önceden tanışıklıkları olduğu ve borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu sabit olduğundan, İİK'nun 280.maddesi gereğince borçlunun alacaklılarından ızrar kastını bildiği anlaşılan davalı üçüncü kişi yönünden davanın kabulüne ve dördüncü kişinin kötüniyeti kanıtlanmadığından İİK. mad. 283/1 gereğince bedele dönüşen davada taşınmazın üçüncü kişinin taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri kadar alacak ve ferilerini geçmeyecek kadar tazminatla sorumlu tutulması karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ile dünürü olan davalı arasındaki tasarrufun, bağış niteliğinde olduğu- Borçlunun kayınpederinin borçluların mali durumunu bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğu- Davalı üçüncü kişinin borçlular hakkında takip yapan avukatın babası olup aynı büroda avukatlık yaptıklarından anılan davalının da borçluların mali durumunu bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğu-