Noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden dava açılabileceği- İlk karar davanın esası hakkında değil yanız belli bir dava şartının yokluğu ilişkin olduğundan davalının bu yeni davaya karşı kesin hüküm itirazında bulunamayacağı- Yabancı mahkeme kararının tenfizi için kararının kesinleşmiş olmasının dava şartı olduğu-
Kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin davaya Türk mahkemelerinde bakılabileceği- Kararının tanınması ve tenfizi istenildiğinden görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-
Davacı vekili; kısıtlı adayının Almanya ... Mahkemesi kararı ile kısıtlanarak Almanya'da yaşayan birinin vasi atandığını, vasinin Almanya'da yaşaması nedeni ile Türkiye'de mirasbırakandan intikal eden hakların takibini yapamadığını açıklayarak vekil edeninin vasi atanmasını talep etmiş olup ortada davacı vekili tarafından tanınması ve tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının bulunmadığı, bu konuda dava açmaya zorlanmasınn da Yasanın amacına aykırı olacağı- Mahkemece, vesayete ilişkin hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu ve kısıtlı adayı hakkında yurtdışında vasi atanmasına ilişkin kararın tanınması ve tenfizine ilişkin istek bulunmadığı göz önünde bulundurularak, yurtdışında bulunan kısıtlı adayının TMK. mad. 405 gereğince kısıtlanmasını gerektirir bir durumunun olup olmadığına dair bulunduğu ülkede istinabe yoluyla rapor alınması yoluna gidilmesi gerektiği-
Tenfizi talep olunan kararın davalıya tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmişse kime, ne şekilde tebliğ edildiği, nasıl kesinleştiği, kararın tercümesinden anlaşılamadığından, Adalet Bakanlığı aracılığıyla yapılan tebligatlar araştırılıp Lahey Konvansiyonu hükümleri de değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tanınması istenilen yabancı mahkeme kararında apostil şerhinin bulunmasının zorunlu olduğu; şerhin bulunmaması halinde, kararı veren devletten eksikliğin giderilmesi istendikten sonra davanın esasının inceleneceği-
Davacı tarafından tanınması ve tenfizi istenen kararların esas numaraları aynı olmakla birlikte tarihlerinin ve içeriklerinin farklı olduğu anlaşıldığından mahkemece tenfizi istenen her bir karar için aslı ve onanmış tercümesi ile kesinleşmesinin ve apostill şerhinin olup olmadığının değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tenfiz davalarında harcın, tenfizi istenen mahkeme kararında hükme bağlanan değer üzerinden nisbi olarak alınacağı-
Kesinleşme şerhi aranmaksızın yabancı mahkemenin tanınmasına ilişkin davanın kabul edilemeyeceği-
Yabancı mahkeme ilamının ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği eklenmiş, ancak ilamın noter veya konsolosluk tarafından onanmış tercümesi sunulmamış olması halinde, mahkemece, davacı tarafa tenfizi istenilen kararın noter veya konsolosluk tarafından onanmış tercümesini dosyaya sunması için süre verilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Takip konusu alacağın yabancı mahkeme ilamına ilişkin olması nedeniyle öncelikle Türkiye de takibe konulabilmesi için tenfiz kararı gerektiğinden, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece öncelikle tenfize ilişkin dava dosyasının kesinleşmesini beklenerek kesinleştikten sonra; anılan ilam hem Türkiye'de, hem de yabancı ülkede takibe konulduğundan ve yabancı ülkedeki takip sonucu kısmı ödeme yapıldığı, borçlunun oradaki şirket hisselerine ve 4 taşınmazına haciz konulduğu ve icra işlemlerinin devam ettiği anlaşıldığından,talimat yazılarak, davacının dava konusu alacağıyla ilgili yabancı ülkede başlatığı takibin son durumunun sorulması; eğer takip konusu alacak borçlunun oradaki malvarlığından karşılanmış ise, tasarrufun iptali davasının "önkoşul yokluğundan reddine"; karşılanmamış ise Türkiye'deki takip dosyası içeriğinden, borçlunun Türkiye'de mal varlığının olmadığı anlaşıldığından, haciz tutanağının "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu tasarrufların İİK'nun 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilmesi gerektiği-  Dava dışı takip borçlusunun malvarlığından bahisle davalı borçlunun aciz halinde olmadığının kabulü ile aciz belgesi için davacıya iki aylık kesin süre verilmesinin isabetli görülmediği- Kati aciz belgesi düzenlenmesinin, davacı alacaklının elinde olmadığı ve bu konuda verilen iki aylık sürenin de makul süre sayılamayacağı, Türkiye'deki takip yönünden de düzenlenen haciz tutanağının İİK'nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu)- Tasarrufun iptali davasının "önkoşul yokluğu nedeniyle reddi" halinde, davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor