Konusu mal varlığı olan Borçlar Hukukuna ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetkinin, HMK.’nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümleneceği, bu durumda sözleşmeden doğan davaların “sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi”nde de açılabileceği (Yeni HMK.’nun 10. maddesi ile daha önce HUMK.’da bulunan “davalı veya vekilinin dava tarihinde orada bulunması koşuluyla sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinde de davaya bakılabileceği”ne dair hükmün yeni kanunda kaldırılmış olduğu)-
“Sözleşmenin yerine getirileceği yer”in; tarafların açık veya örtülü isteği ile belirleneceği-
Kural olarak davalının birden fazla olması halinde dava (takip) bunlardan birinin ikametgâhı mahkemesinde (icra dairesinde) açılır. Şayet alacaklı, takibe borçlulardan birinin ikametgâhı icra dairesinde girişmiş ve bu borçlu takibe de itiraz etmemişse diğeri yönünden de icra dairesinin yetkisi kesinleşecektir. Ne var ki, bu kuralın uygulanabilmesi için alacaklının borçlulardan en az birinin doğru ikametgâh adresinde takip yapması gerekir. Aksi halde yetki konusunda tercih hakkını doğru kullanmayan alacaklının bu hakkı karşı tarafa geçecek ve onun yetki itirazının göz önünde tutulması gerekecektir. Diğer yandan borçlulardan biri için özel yetkili bir icra dairesinde takip yapılması halinde 1086 sayılı HUMK’ nun 9/2 maddesinin 1. cümlesi hükmünün uygulanamayacağı-
İİK.’nun 4. maddesi gereğince takip hangi icra dairesinde başlamış ise, bu takiple ilgili itiraz ve şikayetlerin, takibin yapıldığı yer icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesince çözümleneceği; bu hususun kamu düzenine ilişkin “kesin yetki” niteliğinde olduğu ve icra mahkemesince “doğrudan doğruya” gözetileceği-
Borçlu, alacağın mevcudiyetine veya miktarına itiraz etmemiş, sadece yetki itirazı ile birlikte takip tarihinden itibaren işlemeye başlayan yasal faiz oranına itiraz etmiştir olduğundan, itirazın, icra mahkemesi tarafından inceleneceği, genel mahkemenin, hem yetkiye hem de esasa ilişkin itirazı birlikte inceleyeceğine ilişkin Yargıtay uygulamasına yanlış anlam yüklenerek, borçlunun asıl alacağın %40’ı oranında inkâr tazminatına mahkûm edilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Takip konusu borcun birden fazla borçlusu bulunması halinde, alacaklının bunlardan birisinin ikametgâhının bulunduğu yerde -tüm borçlular hakkında- icra takibi yapabileceği, ancak bu hükmün (kuralın), yalnız «borçlulardan birinin ikametgâhındaki (onun için genel yetkili olan) icra dairesinde takip yapılması halinde» geçerli olacağı-