Peşin satışta mal ve bedelin aynı anda ödeneceği- Kömür karşılığı düzenlenen bononun, kömürün teslim edilmemesi nedeni ile bedelsiz kalmasına rağmen takibe konu edildiğini belirterek, bono nedeni ile borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin davada, taraflar senedin hangi amaçla düzenlendiğine ilişkin bir kayıt eklememiş olup davacı peşin satışa dayanmış ve ödeme vasıtası olarak düzenlenen bononun avans olarak verilmesine rağmen malın teslim edilmediğini iddia ettiğinden, ispat yükünün yer değiştirdiği ve edimlerin aynı anda ifası gerektiğinden, bu karinenin aksini ispat külfetinin davacıya geçtiği- Kambiyo senedi hukuken geçerli olduğundan, menfi tespit davasında, davacı-borçlunun "bononun kömürün tesliminden önce avans olarak verildiğini, malın (kömürün) teslim edilmediğini" ve "senedin bedelsizliğini" yazılı delille ispatlaması gerektiği-
Her ne kadar mahkemece, 6100 sayılı HMK. 200 ve 201 maddeleri gereğince senede karşı tanık dinlenilemeyeceği ve senede karşı senet ile ispat kuralı gereğince davacı tarafından davalının takibe dayanak yaptığı 10.04.2013 tanzim ve 30.10.2013 vadeli 9.500,00 TL bedelli nakden kayıtlı bononun ödendiğine ilişkin yazılı belge sunarak ödendiğini ispat edemediği için davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının delil listesinde açıkça “yemin” delili yazdığından, mahkemece davacıya yemin delili hatırlatılarak hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu kiralananın anahtarlarını icra müdürlüğü kasasına teslim etmiş, davacı alacaklıya anahtar teslimine ilişkin herhangi bir tebliğ çıkarılmamış olup, davacı alacaklı vekilinin anahtarı teslim aldığı tarihin teslim tarihi olarak kabulü gerektiği- Kiracı anahtar teslim tarihine kadar olan kira bedellerinden sorumlu olup, tahliye tarihinden sonraki istek erken tahliye nedeniyle uğranılan kira (kaybı) tazminatı niteliğinde bulunduğundan yargılamayı gerektirieceğinden mahkemece borçlunun kira ödemesinin de dikkate alınarak, anahtar teslim tarihine kadar olan kiralar yönünden kira alacağı ve tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itirazı üzerine icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye istemli davanın kabulü, kalan aylar yönünden ise uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahisle, davanın reddi gerektiği-
İ. sözleşmesinin ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği- Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber, bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa sözleşmenin “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği- Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu- Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatmasının gerekeceği-
Davacı borçlunun "bononun başka bir ticari ilişkinin teminatını teşkil etmek üzere düzenlenerek verildiği, ancak ilgilisinin bu teminatı kabul etmemesi üzerine bonoyu ele geçiren davalının, bonodaki boşlukları kendi lehine doldurarak takibe koyduğu"na ilişkin iddiasının, "aldatma" tanımına uymadığı ve buna yönelik olarak tanık deliline de başvurulamayacağı- Sözleşme teorisi ve güven ilkesi de dikkate alındığında davalının, şu veya bu nedenle kendisine tevdi edilmiş bulunan boş bonoyu, aradaki anlaşmaya aykırı biçimde kendi lehine doldurduğu şeklinde ifade edilen iddianın ancak yazılı delille ispatlanabileceği- Davalı hakkında resmî evrakta sahtecilik suçundan açılan ceza davasında "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB)" dair verilen kararın bir mahkumiyet kararı sayılmayacağı ve hukuk hâkimini bağlamayacağı- Yerel mahkemenin iddiaları, "aldatma" olarak değerlendirmesi ve bunun ispatı için tanık deliline başvurarak karar vermesinin yerinde olmadığı-
Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescilin yolsuz bir tescil hükmünde olduğu- Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da TMK. mad 1025 hükmüne göre iptali gerekeceği- Muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen kararın yenilik doğurucu bir hüküm değil, açıklayıcı bir hüküm durumunda olduğu- Muvazaanın varlığını iddia eden tarafın veya bunların ardılı sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişinin TMK. mad. 6 gereğince bu iddiasını isbat etmek zorunda olduğu- Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının HMUK. mad. 288 ve 290. uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabileceği ve sözleşme aynı kanun mad. 293 hükmünde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekeceği- 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceğinin kabul edildiği-
Davalı taşınmazı cebri icra yoluyla tahliye ettiğini iddia etmiş ise de buna ilişkin delillerini ibraz etmemiş olup, mahkemece tarafların tahliyeye ilişkin delillerinin araştırılıp toplandıktan ve taşınmazın kiralanmasına ilişkin ihale evrakları getirtildikten sonra taşınmazın tahliye tarihi belirlenerek davalı kiracı olan tarihine kadar ki kira bedelinden sorumlu olacağından bu tarihe kadar olan kira borcu üzerinden davalının itirazının iptaline karar vermek gerektiği-
İmza inkarı kıymetli evrakın sahte olarak düzenlendiği iddiası olup mutlak def’ i niteliğinde olduğundan, senet üzerindeki herkese karşı ileri sürülebileceği-
Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebileceği- Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebilmesi için miktar ve değer bakımından bir sınırlandırma getirilmediği gibi, manevi imkansızlığın da ayrıca iddia ve ispat edilmesine de gerek olmadığı-
Kural olarak kiracı anahtar teslimini ispat etmek zorundaysa da, davacı kiraya verenin 18.04.2012 tarihinde taşınmazda tespit yaptırması, davalı kiracının 30.3.2010 da taşınmazı tahliye ettiğini savunması, davacı kiraya verenin dava konusu olmayan daha önceden başlattığı 08.11.2010 tarihli icra takibinde Mart 2010 ayına kadar olan kira bedellerini depozitoyu mahsup ederek istemiş olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacı kiraya verenin davalı kiracının taşınmazı 30.03.2010 tarihinde tahliye ettiğini zımnen kabul etmiş olduğu, buna rağmen "kiracının anahtar teslimini ispat edemediği"nin kabul edilemeyeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • kayıt gösteriliyor