Dava, bayilik sözleşmesine dayalı olarak tesis edilen intifa bedeli ile gayrinakdi yatırım bedelinin, sözleşmenin erken sonlanması nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak davalıdan tahsil edilmesi taleplerine ilişkindir...
Davacının dava dilekçesindeki tüm talepleri dikkate alınarak her bir talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerektiği-
Gerekçeli kararda hakim ve zabıt katibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları yazılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Asıl dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, karşı dava satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Olaya konu olan uyuşmazlıkta; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulüne karar verilmekle yetinilmiş, ayrıca asıl davanın konusunu oluşturan tapu iptali ve tescil istemi yönünden iptal edilen ve tescil edilen hissenin ne kadar ve hangi taşınmaza ilişkin olduğuna, kimin adına tescil edildiğine dair açıklamalara yer verilmemiştir. Bu haliyle asıl davanın kabulüne dair verilen kararın infazı mümkün olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
Dava konusu edilen taşınmaz hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı- Dava konusu taşınmazın orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, çekişmeli taşınmazın eski tarihli belgelerde ne şekilde göründüğü, denetlemeye elverişli şekilde bilirkişi raporuna aktarılması sağlanmamış, taşınmaz üzerindeki yapıların hangi tarihte yapıldığı inşaat mühendisi bilirkişisinden rapor alınmak suretiyle belirlenmemiş olduğundan eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğu-
9. HD. 30.06.2022 T. E: 7259 , K: 8585
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı..herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği...
Davacının muhasebeci olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi taraflar arasında davacının davalı işyerinde inşaat ustası olarak çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığınım anlaşıldığı, bu nedenle Mahkemenin direnme kararında davacının muhasebeci olduğuna ilişkin gerekçesi dosya kapsamı ile örtüşmediği, Mahkemece hizmet süresine ilişkin direnme gerekçesi davacının muhasebeci olarak çalıştığı kabul edilerek oluşturulduğu, bu hâliyle verilen karar direnme kararı olmayıp önceki kararda yer almayan gerekçe nedeniyle yeni hüküm niteliği taşıdığı, davacının inşaat ustası ya da muhasebeci olarak çalışmasının hizmet süresinin tespitini ve ücretini etkileyeceği ilk direnme kararında davacı inşaat ustası kabul edilerek ücreti tespit edilmiş ve alacakları hüküm altına alınmış olup davacının muhasebeci olarak kabul edilmesine rağmen ilk direnme kararındaki gibi hüküm kurulması gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişkiye neden olduğu, bu nedenle eksik inceleme ile dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe oluşturulmasının kararın bozulmasını gerektirdiği-
Mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen kararda ise hafta tatili ücreti hüküm altına alındığından, davacı tarafın ilk kararı temyiz etmediği dikkate alındığında hafta tatili ücreti talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi gerekirken bu alacağın hüküm altına alınmasının davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu- Kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğunun kabul edildiği, miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmediği gözetilerek direnmeye uygun karar verilmesi gerekirken direnmeden dönülerek bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulmasının usuli kazanılmış hak ihlaline yol açmakla bozmayı gerektirdiği-