Davacı vekili tarafından; idare mahkemesininde açılan ve yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle verilen görevsizlik kararı üzerine HMK 20. maddesinde belirtilen iki haftalık süre içerisinde usulüne uygun bir şekilde, adli yargıya başvurulmamışsa da, bu dava -TBK'nın 158. maddesinde belirtilen- altmış günlük süre içerisinde açıldığından, mahkemece; eldeki davanın idare mahkemesinde açılan dava tarihi itibari ile zamanaşımı süresinin korunduğunun kabulü gerektiği- Makine kırılması poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada, davacının halefiyet kuralı çerçevesinde 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmasına rağmen, hatalı gerekçe ile 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmasının isabetsiz olduğu- Davacının eldeki adli yargıda harç yatırarak açtığı dava tarihi TBK m.158'de öngörülen 60 günlük süre içerisinde olup zamanaşımı süresi dolmadığından, mahkemece, zamanaşımı def'isinin reddi ile, işin esasına girilmesi gerektiği-
TTK’nun 1472. maddesinde sigorta şirketine, sigortalıya tazmin ettiği bedel kadar halef olacağı düzenlenmiş olup, bunun bîr kanuni halefiyet olduğu-TTK’nun 1472. maddesinde borçlunun onayı gerekmeksizin sigortacının sadece ödemeyi ispat ederek takibi kaldığı yerden devam edeceği - Mahkemece, takıp alacaklısı da şikayete dahil edilmek suretiyle anılan hüküm doğrultusunda bir ödemede bulunulup bulunulmadığı ile bu ödemenin takip konusu alacakla ilgili olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Almanya’da ikamet eden, tatilini geçirmek üzere Türkiye’de bulunan ve geçici olarak getirdiği aracı trafik kazası sonucunda hasara uğrayan sigortalının, aracının onarımını Türkiye’de yapması konusunda zorlanamayacağı, sigorta ettiren, aracını Türkiye’de veya ikamet ettiği ülkede tamir ettirmek konusunda seçimlik hakka sahip olduğundan, sigorta ettirenin bu seçimlik hakkını ikamet ettiği ülkede tamir ettirme yönünde kullanması durumunda, yurt dışı tamirine ilişkin gerçek hasar bedelinin tespit edilerek bu bedelin Türk Lirası karşılığının rücuen tazminine karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlığın, TTK. mad. 1472 uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuen tahsiline ilişkin olduğu- Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı- Sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücu davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı; sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün defilerini 3. şahsa karşı ileri sürebileceği ve TBK. mad. 52'ye dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği- Davacı sigorta şirketi olup, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklandığından, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerektiği-
2560 s. Kanun ile kurulmuş olan ve 6762 s. TTK'nun 18/1. maddesi anlamında özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olan İSKİ'nin ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletildiği; yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayıldığı ve açık biçimde "tacir" sıfatını taşıdığı- Davalı İSKİ tacir olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı mercileri olduğunun kabulü gerekeceği-
Davalı şirketin iflasına karar verildiği , işbu kararın kesinleşip kesinleşmediğinin mahkemece belirlenmesi ve İİK’nın 194. maddesi uyarınca iflasın açılması halinde, davanın 2. alacaklılar toplanmasından 10 gün sonrasına kadar durdurulması ve davalı şirketin iflas idaresi tarafından temsili gerektiğinden, mahkemece davalı şirket hakkında davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği-
Davanın, nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücuan alacak istemine ilişkin olduğu- Mahkemece iki ayrı bilirkişiden rapor alındığı ve bu raporlar arasındaki çelişki giderilmeden 2.bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğu- Öncelikle, hasara ilişkin orijinal fotoğrafların bulunduğu sigorta hasar dosyasının celbi, daha sonra dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii ile bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava dışı sigortalının hasar bedelini davacı sigorta şirketinden tahsil ederken 3. şahıslara karşı haiz olduğu alacak hakkını da davacıya devir ve temlik ettiği- Bu durumda alacağı temliki hükümleri uyarınca davacı sigorta şirketinin aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekirken mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Yüklemenin taşıyıcıya ait olmadığı ve hasarın yükleme hatasından kaynaklanması halinde davalı taşıyıcının yüklemeye nezaret görevi bulunması nedeniyle bir müterafik kusurundan söz edilebileceği- Mahkemece,bilirkişilerden öncelikle hasarın hangi nedenle meydana geldiği hususunda mütalaa alınmak, yükleme hatasından meydan geldiği ve yüklemenin davalı tarafından yapılmadığı sonucuna ulaşılır ise davalının gözetim yükümlülüğüne bağlı olarak müterafik kusur oranı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Sigorta şirketinin haksız fiilden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkin açtığı davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekeceği-