2004de  kesinleşen yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilmesine rağmen birlikte yaşamaya devam edip çocuk sahibi olan taraflardan kadının 2017 yılında Türkiye'de boşanma davası açması üzerine, erkek eşin 2018'de  "yabancı mahkemece verilen boşanma kararının Türk Mahkemelerince tanınması ve tenfizine ilişkin" karşı dava açması dürüst davranma kuralına aykırı mıdır? Yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararlarının tanıması ve tenfizi için belirlenmiş bir zamanaşımı süresinin bulunmadığı- Tanıma ve tenfiz davasına konu boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilâmının yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade ettiği- Yabancı mahkeme kararının verildiği ülkede boşanmış sayılan eşin, Türkiye'de bu kararın tanınmasını istemesinde hukuki yararı bulunduğu- Yabancı mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş boşanma kararı karşısında, sadece bu kararın Türk mahkemelerince tanınmadığı ve eşlerin birlikte yaşamaya devam ederek çocuk sahibi oldukları gerekçe gösterilmek suretiyle; uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yazılı hukuk kuralları bir yana bırakılarak, ancak zorunlu hâllerde düzeltici ve tamamlayıcı bir biçimde uygulanması gereken dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Uyuşmazlık, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi talebine ilişkindir...
Yabancı mahkemece kendi maddi ve usul hukuk kuralları uygulanarak davanın çözüme kavuşturulduğu, kurulan hükümde kamu düzenine açıkça aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, kararın davalı şirket vekiline Adalet Bakanlığı aracılığı ile tebliğ edildiği, yasal yollara başvurulmadan kararın kesinleştiği ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu'nun (5718 sayılı Kanun) 54 üncü maddesindeki tenfiz şartlarının oluştuğu-
Tenfiz koşullarının oluşmadığını, tenfize karar verilmesi halinde aynı statüde olan kişilerden Türkiye'de dava açanlar ile yurt dışında dava açanlar arasında farklı kararlar çıkması sonucu Anayasa'da belirlenen eşitlik ilkesinin ihlal edileceğini, kesin yetki kuralının söz konusu olduğunu, bu durumun kamu düzenine aykırılık oluşturacağı-
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 54 üncü maddesi kapsamında Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir dava olmadığı, yabancı Mahkemece gıyapta hüküm verilmesinin tek başına kamu düzenine aykırılık oluşturmayacağı, kararın davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilerek usulüne uygun olarak kesinleştirildiği gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine-
Davanın 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun (5718 sayılı Kanun) 54 üncü maddesi kapsamında Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir dava olmadığı, yabancı Mahkemece gıyapta hüküm verilmesinin tek başına kamu düzenine aykırılık oluşturmayacağı, kararın davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilerek usulüne uygun olarak kesinleştirildiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine-
Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının, bu mahkemenin kendi usul kurallarına göre belirli bir miktar alacağın tahsilini hüküm altına aldığı ve bu haliyle MÖHUK 50 vd. kapsamında tanımlanan tenfizi mümkün olan bir mahkeme ilamı niteliğinde olduğu, ülkemizdeki usul hukuku kurallarına göre bir "icra emri" olarak değerlendirilerek tenfizi kabil bir ilam niteliğinde olmadığının söylenemeyeceği- "Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının ödeme emri niteliğinde olduğu, ilk aşamada geçici olarak icra edilebilir nitelikte olup yasal süresi içerisinde itiraz edilmemiş olması nedeniyle kesin anlamda icra edilebilir hâle geldiği, yabancı mahkeme kararının nihai alamda verilen bir ilam niteliğinin bulunmadığı, alacağın mahkeme tarafından ilama bağlandığına dair bir hükmün mevcut olmadığı, bu haliyle kesinleşmiş bir ödeme emri statüsündeki yabancı mahkeme kararının tenfizinin mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tanıma ve tenfizi istenen yabancı mahkeme kararı alacak talebine haiz olup aynı konuda Türkiye’de açılan bu tür dava gereğince davacıların, davalı pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim şirkete ortak olduğu kabul edilerek “karar verilmesine yer olmadığına” kararı verildiği ve kararların bu şekilde kesinleştiği- Yabancı ülkede açılan ve karara bağlanan aynı tür davalarda verilen yabancı mahkeme kararlarının tenfizine karar verilmesi halinde Türkiye’de açılan davalar ile yabancı ülkede açılan davalarda tamamen zıt sonuçlara ulaşılacak olup, Türk Mahkemelerinin emredici yasal düzenleme sonucu verdikleri çok sayıdaki kararlara tezat teşkil edecek yabancı mahkeme kararlarına Türkiye’de icra kabiliyeti kazandırılmasının üzere Türk kamu düzenine açık aykırılık teşkil edeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Yabancı mahkeme tarafından verilmiş olan eda hükmünün tanıma ve tenfizine karar verildiğine ve artık bu hükmün Türkiye de icra edilebilir bir hüküm niteliğinde olduğu- Tanıma ve tenfizine karar verilen yabancı mahkeme kararı kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı- Birikmiş nafaka alacağının belirlendiği tespit hükmü niteliğinde bir yabancı mahkeme kararına yönelik tanıma ve tenfiz isteminde davacının hukuki yararı bulunmadığı- 
Tanıma için, Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması şartı aranmamakta olduğu-