Yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye devredilmesine olanak bulunmadığı- "Tabii hâkim ilkesi" ve "usul ekonomisi ilkesi" gözetildiğinde, HSK'nın ilgili kararlarında asliye ticaret mahkemesi olmayan yerlerde asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine dair herhangi bir hükme yer verilmediğinden "esasen bu konuda HSK'nın yargı yetkisine ilişkin düzenleme yapması da mümkün bulunmadığından" asliye hukuk mahkemesinin ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların yargılamasına devam etmesi gerektiği- Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesine ilişkin uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan F. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılmasının olanaklı olmadığı (direnme kararının yerinde olduğu)- 
Limited şirketlerin özel nitelikteki ticari borçlarından şirket müdürlerinin şahsi olarak sorumluluklarının mevcut olmadığı, TTK’da, limited şirket ortaklarının şirketin borçlarından dolayı sorumlu olmadığı, ortakların sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu olduklarının belirtildiği, ayrıca TTK’nın ortakların sorumluluğu başlıklı 602. maddesinde de, limited şirketin borç ve yükümlülükleri dolayısı ile sadece kendi malvarlığı ile sorumlu olduğunun belirtildiği, ortakların yegane sorumluluklarının taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemek ve şirket sözleşmesinde öngörülen diğer yükümlülüklerini yerine getirmekten ibaret olduğu, dolayısı ile şirketin alacaklılarının sadece şirketin mal varlığına başvurabilecek olduğu, ortakların şahsi mal varlıklarından herhangi bir talepte bulunamayacakları, bu durumda her ne kadar davalı adına sonraki tarihli fatura kesilmişse de davacının dava dilekçesinde fatura kaynağı olarak 22.09.2016 tarihli protokolü göstermesi ve protokolün tarafının protokol içeriği ve tapu sicilinden gelen yazı kapsamında İ. Basım Yayın Dağıtım reklam Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. olduğu, davalı A. D.baş’ın şirket temsilcisi olduğu ve yaptığı işlemlerin şirket adına sonuç doğurduğu hususu göz önüne alınarak anlaşmazlık konusunun davacı ile dava dışı ................ Basım Yayın Dağıtım reklam Matbaa San. Tic. Ltd. Şti. arasında olduğu, davalının taraf sıfatının olmadığı belirtilerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, HMK'nın 353/1-b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilerek, birleşen davada borçlu ...............'in usulsüz tebligat şikâyeti dışındaki sair itiraz ve şikayetlerin; asıl dava dosyasında da şikayet dilekçesinde aynen tekrar edilmiş olduğu gerekçesi ile birleşen davada borçlu .............'in borca itiraz, zaman aşımı itirazı, takibe konu senedin sonradan doldurulduğuna ilişkin şikayet ile mükerrer takibin iptali talebi yönünden HMK'nin 114/1-ı maddesi gereği derdestlik nedeniyle birleşen davanın usulden reddine karar verildiği görülmekle birlikte, alacaklının davada kendini bir vekille temsil ettirdiği de gözetilerek, ilk derece yargılaması açısından birleşen dava yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 11/3. maddesi uyarınca maktu tarife üzerinden alacaklı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Kooperatifin kendi organları ile alabileceği kararı mahkemeyi aracı kılarak sağlamasında hukuki yararı bulunmadığı, kooperatifin üye olmadığını iddia ettiği kişi ile ilgili olarak üyeliğinin geçersiz olduğunun tespitini mahkemeden isteyemeyeceği-
Haksız azil iddiasına dayalı avukatlık ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davası- Cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında ve azlin haklı olduğu savunmasında bulunmamış olduğu- Bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın doğru olduğu- Davacı avukat ile davalılar murisi arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olarak kabulü gerektiği- "Sözleşmeden kaynaklanan ana para haricinde kalan faizin tamamı avukatlık ücreti olarak yukarıda belirtilen ücretlerin dışında avukata ödenecektir” bölümünün ise faizin oranı ve miktarı belli olmadığından bu yönüyle geçersiz olarak kabul edilmesinin yerinde olacağı- Faize ilişkin miktar ve önceki ödemeler düşüldükten sonra davaya dayanak takip dosyasında Euro karşılığı TL olarak belirtilen alacakların tahsili talep edilmekle, taleple bağlılık ilkesi gereği TL cinsinden davaya konu takipte asıl alacak talebinde bulunabileceği, KDV yönünden herhangi bir talep olmadığından bu yönde karar verilmesine yer olmadığı, işlemiş faizin ise davacı tarafından davalılara gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi ve buna verilen sürenin eklenmesiyle ulaşılan tarihten itibaren takip tarihine kadar olarak tespit edilmesi gerektiği, alacak belirlenebilir (likit) olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesi usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olmasının dava şartı olduğu- Somut olayda; aynı poliçe ve kredi işlemine dayanılarak aynı davalılar aleyhine aynı talepler ile dava açılıp, mahkemece bankadan tahsiline karar verildiğinden davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık, TÜRKPATENT'in kararının iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, kobi paket sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir...
Davacı tarafından işbu dava açılmadan önce ............... tarihinde icra takibinin iptali talebinde bulunulduğu, ............... Asliye Hukuk Mahkemesi (İcra Hukuk Mahkemesi sıfatıyla) .............. sayılı .............. tarihli kararı ile davacı ............ yönünden icra emrinin iptali ile kefillik limiti 100.000,00 TL üzerinden icra emrinin düzeltilmesine karar verildiği, söz konusu kararın eldeki davadan önce verilmiş olduğu dikkate alındığında davacının menfi tespit isteminde hukuki yararı bulunmadığı-
Başvuran firmanın ithalatçı firmadan sigortaya konu edilen malların ödemesini peşin olarak aldığı, artık söz konusu mallar üzerindeki ekonomik menfaatin ihracatçı satıcıdan çıkarak ithalatçı firmaya geçtiği, ödemesi alınmış olan malların görmüş olduğu zararın tazmini için satıcı tarafından tekrar sigorta şirketinden talepte bulunmasının mümkün olduğu, burada zarar görenin, ödemeyi yapmış olmasına rağmen malları teslim almayan alıcıda olduğu, her ne kadar başvuran tarafından aynı malların ithalatçı firmaya herhangi bir bedel alınmaksızın tekrar gönderildiğini ifade etmiş ise de bu hususun poliçenin konusunu değil, iç ilişkiyi ilgilendiren bir husus olduğu, başvuran tarafın sigortaya konu edilmiş malların ödemesini almış iken yine aynı malların görmüş olduğu zararların tazmini için sigorta şirketinden talepte bulunma hakkına haiz olmadığının kabulünün gerektiği, bu durumda 6102 sayılı Kanun'un 1470 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Sigorta edilen menfaat sahibinin değişmesi halinde aksine sözleşme yoksa sigorta ilişkisi sona erer" hükmü gereğince menfaatin ve de meydana gelen zararın dava dışı alıcıya geçmiş olması karşısında, başvuru sahibi satıcının dava konusu yük üzerinde sigortalanabilir bir menfaatinin bulunmadığı anlaşılmakla, aktif dava ehliyetinin eksikliğine bağlı olarak davanın usulden reddine dair kararda isabetsizlik bulunmadığı-