Meskeniyet şikayetinde bulunmak takip borçlusuna ait bir hak olup takibin tarafı olmayan 3.kişinin bu şikayette bulunmaya hakkı olmadığından şikayetin aktif husumet ehliyeti yönünden reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Yeniden yapılandırma süreci içinde, bankalarca kredi alacaklarının tahsili amacıyla açılmış veya açılacak dava veya takipler sonuçlandırılıncaya kadar 492 sayılı Harçlar Kanununun 2 nci, 23 üncü, 29 uncu maddeleri ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükümleri uygulanmayacağı gibi her türlü ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinde teminat şartı aranmaz; ayrıca bankaların mahkeme ilamını alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmiş olması şartı da aranmayacağı-
225 adet milletlerarası telefon görüşmesi yapılan 2429986 nolu telefon hattına davacının evinden girildiğinin kabulü gerekir; ancak dava konusu telefon görüşmelerinin yapıldığı saatlerde davacının, işyeri çizelgesine göre işyerinde olup olmadığı, çizelgenin gerçek fiili durumu yansıtıp yansıtmadığı anlaşılamadığından davacının menfi tespit isteminin reddinin gerekeceği-
Her dava ve takibin açıldıkları tarihteki şartlara tabi olacağı-
Bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilememesi için, özel yasasında açık bir hüküm bulunması gerekeceği-
İcra inkar tazminatı açısından somut olaya bakıldığında ise, itirazın iptali halinde alacaklının icra inkar tazminatı isteyebilmesi için gerek uygulamada, gerekse öğretide öngörülen alacaktaki “likit” yani muayyenlik ve belirlenebilirlik niteliği ve koşulunun bulunmadığı açıktır; zira, takip tarihi itibariyle takibe konu alacağın varlığının ve varsa miktarının saptanması gerektirmekte olup, yukarıda açıklanan alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda olması ilkesi gözetildiğinde, gerek icra takip ve gerekse dava tarihi itibariyle likit bir alacak mevcut olmadığından , davalı/işverenin icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasının da hukuken olanaklı olmayacağı-
Takibe konu senetle ilgili olarak alacaklı hakkında ceza mahkemesinde açıldığı bildirilen «sahtekarlık davası»na ait dosyanın incelenerek; borçlunun kişisel hak bakımından ceza davasına müdahale ederek, senedin iptalini isteyip istemediği, ceza mahkemesince bilirkişi incelemesine ve tanık dinlenmesine karar verilip verilmediğinin araştırılarak, böyle bir kararın mevcut olması halinde, yürürlükten kalkmış olan 1086 s. HUMK. 317’ye göre, bu senet hakkında herhangi bir işlem yapılamayacağından, bu durumun «bekletici mesele» kabul edilip, «takibin durdurulmasına» karar verilmesi gerekeceği- (NOT: 6100 s. HMK. 209/1'de tamamen farklı bir düzenlemeyle "adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz" denilmiş olduğundan, hakkında sahtelik iddiasında bulunulmuş olan senetle ilgili takibin durması için sadece sahtelik iddiasında bulunulmasıyla o senede dayalı icra takibi kendiliğinden duracaktır.)
İİK. 82/I-9 hükmünün kamu düzeni ile ilgili olmadığı, bu nedenle, borçluya bu madde malulen emekliliği nedeniyle bağlanmış olan emekli maaşının haczedilemeyeceği hakkında borçlu tarafından yapılacak şikayetin yedi günlük süreye bağlı olduğu–
Kural olarak teferruatın taşınmazdan ayrı olarak haczinin mümkün olduğu, İİK mad. 83/c uyarınca ipotek akit tablosunda sayılan teferruatın da bu madde gereğince taşınmazdan ayrı olarak haczinin mümkün olmadığı, bu maddenin uygulanabilmesi için mahcuzun hem ipotek akit tablosunda yazılı olması, hem de MK mad. 621'de tarif edilen şekilde teferruat niteliğini taşımasının zorunlu olduğu-