Davalı işveren tarafından davacının tespit edilen iş göremezlik oranına itiraz edilerek malûliyet oranının tespiti istemiyle açılan dava nedeniyle zamanaşımının kesildiği kabul edilmişse de, eldeki  tazminat davasında zamanaşımı süresinin kesildiğinin kabul edilmesine olanak bulunmadığı- Davalının itirazı üzerine açılan malûliyet oranının tespiti davasının onanarak kesinleştiği tarihte zararın kapsamı yani zararlandırıcı olayın değil, bedensel zararın niteliği ve unsurları öğrenildiğinden ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "29.05.2019 T. 8 /3 s. İBK'da 'kısmi davada ıslah ile arttırılan miktarlar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğinin belirtildiği, bu içtihadı birleştirme kararının gerekçesinin yol gösterici olduğu, bu karara göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğu, bu nedenle zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği direnme kararının bu farklı değişik gerekçe ile doğru olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği-Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açmış, bilirkişi raporuyla maddi tazminat miktarının belirlenmesi üzerine  dava ile talep ettiği tazminat miktarını arttırmış olduğundan davacının belirsiz alacak davası açtığının kabulü gerektiği- "Dava konusu olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, maddi tazminatın, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutularak kısmi dava olarak talep edildiği, zamanaşımı süresi dava dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat yönünden dava tarihinde kesilerek, bakiye alacak miktarı yönünden işlemeye devam edeceği" şeklindeki Özel Daire Bozma kararının hatalı olduğu-
İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ola da, davacının zararının, -kayıp oranı ve  kontrol muayenesine gerek olmadığı bilgilerini içerir -SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı raporuyla kesin şekilde belli olduğu- İş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için meslekte kazanma gücü kayıp oranının gerekli olduğu ve zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "Zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamına geldiği, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği" görüşünün, "29.05.2019 T. 8/3 s. içtihadı birleştirme kararına göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğundan, zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği" görüşünün ve "zamanaşımının, davacının malûliyet oranının kesin olarak belirlendiği Adli Tıp Kurumu raporu tarihinden başlatılması gerektiği, bedensel zararın kesinleşmemesinin sonuçlarını davacıya yüklemenin hakkaniyete aykırı olduğu" şeklindeki değişik gerekçe içeren görüşün HGK çoğunluğunda benimsenmediği-
Davacı (temlik alan) Varlık Yönetim Şirketi 5411 s. K. m. 141 uyarınca bu Kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu ileri sürmüşse de, TMSF'nin her türlü alacağının fon alacağı olmadığı- Bir alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi fon alacağı olarak nitelendirilebilmesi için bu alacağın 5411 sayılı Kanun'dan kaynaklı bir alacak olması gerektiği- Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği- Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesinin çelişkili davranış yasağını oluşturacağı- Taraflar arasında düzenlenen protokolün borç ikrarı niteliğinde olup olmadığı ve bu hususun zamanaşımından feragat niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Protokolün imzalandığı tarih itibariyle alacağın zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Somut olayda, alacaklı tarafından takibe konu edilen senetlerde tanzim yeri gösterilmediği gibi, tanzim edenin adı ve soyadı yanındaki adreste de idari birim yazılı olmadığından, tanzim yeri içermeyen dayanak belgenin, 6102 sayılı TTK'nın 776/1-f maddesi gereğince kambiyo senedi vasfında bulunmadığı, icra takibine konu alacak hangi zamanaşımı süresine tabi ise, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde de aynı zaman aşımı süresinin uygulanacağı, bu durumda, kambiyo senedi niteliği taşımayan dayanak belgelerin, bono niteliğinde olmayıp, adi havale hükmünde olduğundan takip, dayanak senetlerin tanzim tarihleri itibariyle uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 146. maddesinde düzenlenen on yıllık zaman aşımına tabi olacağı, takipte bu sürenin dolmadığı ve dolayısıyla zaman aşımının gerçekleşmediği anlaşıldığından, mahkemece, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde gerçekleşen zamanaşımı şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilen eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında zamanaşımı süresinin, yabancı mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren başlayacağı- "Yabancı mahkemece verilen boşanma kararına bağlı olarak Türkiye'de açılacak tazminat, nafaka ve mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davalarının ancak Türk mahkemelerince verilecek tanıma tenfiz kararından sonra ileri sürülebileceği, zamanaşımı süresinin de Türk Mahkemelerince verilen tanıma-tenfiz kararının kesinleşme tarihinden (söz konusu hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihten) itibaren başlayacağı" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlığın; somut olayda talep edilen alacağa sebepsiz zenginleşme hükümlerinin mi yoksa taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin mi uygulanacağı, buradan varılacak sonuca göre ileri sürülen alacak talebi bakımından zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplandığı-
Yapılan yenileme taleplerinin icrai işlem yapılması talebi içermediğinin anlaşıldığı, icrai işlem yapılması talebi içermeyen yenileme taleplerinin icra takip işlemi niteliğinde olmadığından zamanaşımını kesmeyeceği- Alacaklının ................ tarihli haciz talebinden sonra on yıllık zaman aşımı süresi içinde icra takibini sürdürme iradesini gösteren bir takip işlemine rastlanılmadığından, mahkemece istemin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca teslimi gereken dairelerin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle doğan cezai şart ve kira tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir...
Davacı taraf ile davalı kooperatif üyesi arasında kooperatif hisse devir sözleşmesi başlıklı adi yazılı sözleşme imzalandığı ancak davalı tarafın sözleşme gereklerini yerine getirmediği ve bu halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, alım satım sözleşmesine dayalı olup, davacı tarafça sözleşme kapsamında davalı tarafa ödenen bedelin tahsili istemine ilişkin olduğu-Mahkemece davacının talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu buna göre ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle 10 yıl olduğu ve davacı tarafça davalı tarafa işbu davadan önce çekilen ihtarname üzerine davalı tarafın verdiği 13.05.2009 tarihli cevabi ihtarnamede sözleşmeyi inkar ederek yerine getirmeyeceğini bildirdiği anlaşılmakla zamanaşımının başlangıç tarihi 13.05.2009 olup ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmadığından ıslaha değer verilerek değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-