Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği, gerek Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklı olduğu, kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmayacağı, ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamayacağı, yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabi olduğu-Türk Medeni Kanunu'nun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyunun bu düzenlemelerin dışında olduğu, nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemeyeceği-
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı (4721 s.lı TMK 684/1 m)-Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsayacağı, bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekeceği- Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmeyeceği- Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceği, açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemeyeceği-
TMK'nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacağı ancak, kanun koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK'nın 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlediği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği- Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebileceği- TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebileceği-
Taşınmazın tapuda, arsa vasfında, borçlunun muris babası adına kayıtlı olup, taşınmaz üzerinde murisin eşi lehine muhdesat şerhi bulunduğundan, arsa üzerinde yer alan konutun (muhdesatın) mülkiyetinin arzın mülkiyetine tabi olduğundan söz edilemeyeceği; bu durumda, meskeniyet iddiası ileri sürülen konut (bina) borçluya ait olmayıp, borçlunun annesi olan üçüncü kişiye ait olduğundan ve adı geçen de hayatta olduğuna göre, borçlunun bu taşınmaz ile ilgili meskeniyet şikayetinde bulunamayacağı-
Davaya konu taşınmazlardaki fındık ağaçlarının davalıya ait olmadığı anlaşıldığından TMK. mad. 718 gereğince davacı ve davalının fındık ağaçlarına tapudaki payları oranında malik oldukları sabit olmakla, fındık ağaçlarının taşınmazdaki payları oranında paydaşlara ait olduğunun beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesinin yanlış olduğu, muhdesat şerhinin terkini ile yetinmek gerektiği- Harcın muhdesat değeri dikkate alınarak hesaplanması gerektiği gibi davacı yararına vekalet ücretine hükmedilirken de harcı yatırılan dava değerinin dikkate alınması gerektiği-
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapının, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline geleceği ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olacağı ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlediği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği- Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebileceği-
Taşınmaz mülkiyetinin içeriğini düzenleyen Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince mülkiyet kapsamına, ayrık durumlar hariç yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği, dolayısıyla, irtifak hakkına tecavüzlü olduğu iddia edilen yapı üzerinde mülkiyet hakkı olan tapu kayıt maliki davada taraf olmadan yokluğunda kal hükmü kurulamayacağı-
TMK'nın 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği, bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen TMK'nın 756. maddesi gereğince de; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği, başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulacağı- Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardan olduğu, arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmayacağı, arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümlerinin saklı olduğu, gerek TMK'nın 718. maddesi gerekse 756/2 maddesinde sözü edilen kaynakların, yeraltı sularından farklı olduğu-
Müştereklerin muhdesatın tespitine ilişkin davada, davalı vekilinin dilekçede belirttiği tanıklardan sadece bazılarının dinlendiği, diğerlerinin yargılama oturumunda dinletileceğinin söylenmesine rağmen dinletilmediği, davacı tanıklarının dava konusu yapının 2. katını davacının yaptırdığını bildirdikleri halde bir kısım davalılar tanığının tarafların ortak murisi tarafından yaptırıldığı ve inşaatında bizzat çalıştığını bildirildiği,mahkemece bir kısım davalılar vekilinin listesinde belirttiği tanıkların dinlenmeleri, davacı taraf tanıklarının beyanları ile arada çelişki bulunduğunda 6100 sayılı HMK'nın 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği, gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynakların, yeraltı sularından farklı olduğu-