Yapıların inşasından evvel davalı ve yüklenicinin belediyeye başvurusu üzerine, belediyece davacı kurumdan yatay ve düşey çekme mesafelerinin bildirilmesi istendiği, davacı kurumun cevabi yazı ile uyulması gerekli sınırları krokileri ile belirleyerek belediyeye bildirdiği anlaşıldığından davacının irtifak hakkına elatıldığı-
Yıkılması istenen binanın ana nüvesinin yer aldığı taşınmazın diğer paydaşının davada yer alması gerektiği- Davadaki istekler bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde içlerinde harita mühendisi sıfatını taşıyan üç kişilik bilirkişi heyeti ile keşif yapılması, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişle rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre infazı kabil olacak şekilde davadaki istekler bakımından bir karar verilmesi gerektiği-
E.tmanın önlenmesi istekli davaların doğrudan bu eylemi gerçekleştiren kişi ya da kişiler aleyhine açılabileceği, davalı sıfatı yükleneceklerin kayıt maliki olmalarının aranmayacağı; bununla birlikte, davada yıkım isteğinin de bulunması halinde, yıkımı istenen yapı, üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) haline geleceğinden ve taşınmazın mülkiyetine tabi olacağından, taşınmaz maliklerinin de davada yer alması gerekeceği- Yargısal uygulamalar ile kararlılık kazanmış ve öğretide de benimsenmiş olarak, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilmesine ve hakkında hüküm kurulmasına olanak olmadığı- Davacıların kayden maliki olduğu çaplı taşınmaza dava konusu binanın ve perde duvarın tecavüzlü olduğu bilirkişilerce belirlendiğinden elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Suya müdahalenin önlenmesi istemine ilişkin davada, dava konusu kaynak suyundan davacı köye tahsis edilen su miktarının davacı köyün diğer kaynakları da dikkate alındığında içme ve kullanma suyu olarak ihtiyacına yeterli olduğu ve hatta fazla bulunduğu teknik bilirkişi raporuyla sabit olup genel su niteliğindeki söz konusu dereden davalıların faydalı ihtiyaçları oranında yararlanmalarının engellenemeyeceği gözetilmeksizin dere suyunun tamamının davacı köye tahsisi söz konusuymuş gibi delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davanın kabulüne karar verilemeyeceği-
Ecrimisil alacağının 08.03.1950 günlü ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre haksız eylemden doğan bir işgal tazminatı olduğu, kural olarak kanunun ayrık tuttuğu özel haller dışında dava tarihine kadar gerçekleşmiş olan haklar ile ilgili hüküm kurulmasının istenebileceği- TMK'nun 718/2 maddesine göre, arazi üzerindeki mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği- TMK'nun 729. maddesi bu kuralın istisnalarından birisini düzenlediği, zemin ile üzerindeki bitkiler arasındaki bağlantıyı kesmiş ve aşağıdaki koşulların oluşması halinde ise bitki sahibine üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanındığı, bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerine menkul niteliği taşımayan (meyva ağaçları, asma yani bağ fidanları gibi) bitkiler dikilmiş olması gerektiği-
Davacılar, dava konusu taşınmazın şahsın mirasçıları tarafından davacı tarafa devredilmesi yönünde davalıların murisi ile davacıların murisi arasında anlaşma olduğunu savunmuş ise de dosyaya bu konuda bir delil sunamadığından davacılar yararına sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleşemediği ve tapu kayıt maliki davalının elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istemlerinin kabulü gerektiği-
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsayacağı-TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlendiği, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanındığı, bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olması gerektiği-
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsayacağı- TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisinin düzenlendiği, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanındığı bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olması gerektiği-
Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği, gerek Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklı olduğu, kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmayacağı, ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamayacağı, yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabi olduğu-Türk Medeni Kanunu'nun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyunun bu düzenlemelerin dışında olduğu, nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemeyeceği-
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı (4721 s.lı TMK 684/1 m)-Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsayacağı, bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da gireceği (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekeceği- Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmeyeceği- Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemeyeceği, açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemeyeceği-