Mahkemece, öncelikle dava konusu taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları bulunduğu yerden getirtildikten sonra, davalı belediye tarafından kamulaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı sorularak, bildirilecek cevap doğrultusunda kamulaştırma işleminin yapılmadığının kesin olarak tespiti halinde hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi, yapılmış ise kamulaştırma haritası ve kamulaştırma ile ilgili tüm evraklar ikmal edilerek dava konusu yerin kamulaştırma sahasında kalıp kalmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir denetime elverişli rapor alınması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekeceği- Davacı tarafından, dava dilekçesinde, ev yönünden muhdesat tespiti talebinde bulunulmuş olup, Mahkemece, HMK’nin 26. maddesine aykırı olarak bu talep aşılmak suretiyle hem ev hem de dava konusu olmayan ağaçlar yönünden hüküm kurulması, yine tespit davasına bakan mahkemenin görevi dışına çıkılarak hüküm fıkrasında değer belirlemesi yapmasının doğru olmadığı-
Bir kimse, kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça niteliğinde yapı inşa edip, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmışsa; kendi iradesinin dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı için, yasa koyucunun imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyduğu- Çekişme konusu taşınmazın, imar öncesi parselde davalının, mülkiyet ya da sınırlı bir ayni hakkının veya tahsisten kaynaklanan kişisel bir hakkının bulunup bulunmadığının saptanması, davalının korunmaya değer bir hakkının tespiti halinde yapıların kaim bedelleri depo edildikten sonra elatmanın önlenmesine ve kal’e karar verilmesi; davalının imar öncesi korunmaya değer bir hakkı bulunmadığı takdirde bedel depo edilmeksizin elatmanın önlenmesine, kal’e ve ecrimisile karar verilmesi gerektiği-
Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı-
Davacı tarafın talebinin paylı mülkiyete ilişkin olduğu nazara alınmaksızın dava konusu alanın, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümleri gereğince ana taşınmazdan ifrazının mümkün olmadığı, dolayısıyla tapu iptali ve tescil koşullarının oluşmadığı, bölünme sözleşmesinin imzalanması ve ticaret sicilde tescil edilmesinin başlı başına tapu iptali ve tescil için yeterli olmadığı gerekçesiyle şirket bölünme sözleşmesine dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edildiği, dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu taşınmazlarda tarafların paydaş olduğu, asıl dava davalısı – karşı dava davacısı olan kız kardeşlerce asıl dava davacısı erkek kardeşlerine karşı izaleyi şuyu davası açılmış olduğunun, bilirkişi raporunda muhdesatların yapım yıllarının tespit edildiğinin, tanık beyanlarına göre muhdesatların murisin sağlığında yapılmış olduğunun, tarafların bütçelerinin bir olduğunun sabit olduğu, asıl dava davalısı, karşı dava davacılarının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, dosya içeriğine, tanık beyanlarına, tarafların bütçelerinin bir olmasına, muhdesatların murisin sağ olduğu dönemde yapılmış olmasına, murisin ve tarafların yaşları ve murisin ölüm tarihine göre asıl davaya konu muhdesatların müstakilen davacılarca meydana getirildiğinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ispatlanamamış olması karşısında asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Ortaklığın giderilmesi davasında, o davanın davacısı olan, eldeki davada temyiz başvurusunda bulunan davalı ...'nin, izale-i şüyu davasında temyize karşı vermiş olduğu temyize cevap dilekçesinin 4. bendindeki: “Davalı ... temyiz dilekçesinde kendi dikip yetiştirdiği 15 yaşında elma ağaçlarından bahsetmiştir. 23.01.2015 tarihinde satın alınan bir elma bahçesinde kendi dikip yetiştirdiği 15 yaşında olan elma ağaçlarından bahsedilebilir mi?” beyanından davacının muhdesat iddiasına karşı çıktığının ve muhdesatın tespiti davası açılmasına sebebiyet verdiğinin anlaşıldığı, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacı, dava dilekçesinde açıkça çekişmeli 389 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan ve hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kargir evin kendisine ait olduğunu öne sürüp, bu kısım yönünden lehine muhdesat şerhi verilmesini talep ettiği halde, Mahkemece talep aşılarak davacının isteği bulunmayan ve teknik bilirkişi raporunda yeri gösterilen ihata duvarı yönünden de muhdesat şerhi verilmesi isabetsiz olduğu gibi, davacı lehine muhdesat şerhi verilen tel örgünün bütünleyici parça niteliğinde olmayıp, her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilecek ve taşınmazdan ayrılması mümkün eşya mahiyetinde olduğu, bu haliyle tel örgünün teferruat olarak kabulünün gerekeceği, bu nitelikteki eşyalar yönünden beyanlar hanesine şerh verilmesinin mümkün bulunmadığı göz ardı edilerek hüküm kurulması da isabetsiz olduğu-
Davaya konu taşınmazın tarafların murisi adına kayıtlıyken, taraflara verasette iştiraken intikal ettiği, davacı tarafından 517 parsel üzerindeki binanın kara bina halindeyken, yani sadece direkleri mevcutken, duvarlarının, sıvasının ve içi de dahil bütün inşaatının davacı tarafından yaptırıldığı iddiasıyla talepte bulunulan somut olayda; tespit edilen eşyanın bütünleyici parça niteliğinde bulunmadığı ve menkul eşya niteliğindeki eşyaların her zaman için maliki tarafından sökülerek alınıp götürülebileceği hususu ve ayrıca taşınmaz üzerinde daha önce mevcut bir muhdesata yeni bölümler ilave edilmesi, muhdesatın tamamlanması veya mevcut muhdesatın bakım ve onarımının yaptırılması bağımsız bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp mevcut muhdesatın daha kullanılır hale gelmesini, bir başka deyişle muhdesattan sağlanacak faydanın artmasını sağlayan işler olduğu, bu işler için harcanan giderler de muhdesatın değerini arttıran faydalı ve zorunlu giderler olup, iyileştirici nitelikteki bu giderleri tek başına karşılayan taşınmaz malik ya da maliklerinin, koşullarının varlığı halinde bu giderlerden paylarına düşen kısmını TBK’nin 77 ve devamı maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açacağı eda nitelikli bir alacak davası ile taşınmazın diğer maliklerinden isteyebileceği, iyileştirme giderlerini yapan malik ya da maliklerin yaptıkları giderlerin, taşınmazın ortaklığının satılarak giderilmesi ve muhdesattan yararlanmalarının son bulması ile istenebilir hale geleceği, bu giderler için eda nitelikli alacak davası açma hakkı mevcut iken önceden bu iyileştirme giderlerinin tespitini dava etmekte hukuki yararının bulunmadığı-
8. HD. 10.12.2019 T. E: 2016/5429, K: 11114-
Cı vekili; dava konusu 743 parsel üzerinde bulunan 3 katlı betonarme binanın müvekkili tarafından inşaa edildiğini belirterek muhdesatın müvekkiline ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı M. Kurter; davanın reddini savunmuştur. Davalı M. Kurter; davayı kabul etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup; hüküm, davalılardan M. Kurter vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; muhdesatın tespiti istemi-