Muhdesatın aidiyetinin tespiti isteği-
Muhdesatın adiyetinin tespiti isteğine ilişkin davada, davacı taraf, kayıt maliki C. Ç.'ın 3/12 payı üzerinde intifa hakkı sahibi olup, bu hakka istinaden dava açtığına göre, dava değerinin tespitinde bu paya isabet eden miktarın mahsubunun gerektiği-
Davalılar tarafından davacı aleyhine tapu iptali ve tescil davası açıldığı ve bu davada davacı tarafından dava konusu parseller üzerindeki yapı ve muhdesatların mülkiyetinin davacıya ait olduğu iddiası ile eldeki dava açılmış olup; davaya konu taşınmazlar hakkında ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunmadığından davanın reddi gerektiği-
8. HD. 04.12.2017 T. E: 2015/14003, K: 16085-
İştirak halinde mülkiyette mirasçıların terekeye ait bir mal, hak, borç veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açamayacağı, çünkü bir mirasçının iştirak halindeki pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığı; bu durumda mahkemece davacılara, murisin diğer mirascılarının da davaya katılmaları veya terekeye mümessil tayin ettirmeleri konusunda süre verilerek dava şartı oluşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu ve malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebileceği- Ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapının üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceğinin öngörüldüğü ve böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlandığı, öte yandan, getirilen özel hükme göre bir kimsenin kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı ve bu nedenle yukarıda yasa koyucunun imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyduğu-
Teferruat niteliğinde olduğu anlaşılan mahcuzlar rehin kapsamında kaldığından, ipotek akit tablosunda yazılı olmasalar da İİK. mad. 83/c uyarınca taşınmazdan ayrı haczedilemeyecekleri- Taşınmaz rehninin kapsamı içinde teferruat (eklenti) üzerinde hak sahibi olan 3. kişilerin bu hakları korunması gerektiğinden, üçüncü kişi bankanın haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkı olduğu kabul edilerek, mahkemece, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İmar öncesi yapılan duvarın korunması gerekli ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde olmadığı belirlendikten sonra işin esasına girilerek, davalı ... yönünden yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı-
Davacının üzerinde muhdesatlar bulunan taşınmazdaki (25 adet dükkan, 1 adet 4 katlı kargir ev (altında zemin katta 3 adet dükkan), 1 adet ahşap yapılı odun kömür deposu) payının açık arttırmaya konu olduğu, davacı ve davalıların açık arttırma sonucunda taşınmazı tekrar satın alarak taşınmazda paydaş haline geldikleri, satış zamanında davaya konu muhdesatın taşınmaz üzerinde bulunduğu, tarafların sonradan satın aldıkları taşınmaz üzerindeki muhdesatların tümüne de paydaş oldukları dikkate alındığında taşınmaz üzerindeki muhdesatın tümünün davacıya ait olduğuna ilişkin iddianın artık dinlenemeyeceği-
Tecavüzün imar uygulaması ile oluştuğunun saptanması halinde çekişmeli yerin ifrazının mümkün olup olmadığının 3194 Sayılı Yasa'nın 15. ve 16. maddeleri gereğince Encümen Kararına dayalı olarak belirlenmesi gerekirken İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün 21/01/2013 tarihli yazısı ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, tecavüzün imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı tespit edildikten sonra ecrimisil yönünden sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin de isabetsiz olduğu-