6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddesinden kaynaklanan tasarrufun iptali davalarında davanın kabulü halinde, davacı kamu idaresinin iptal edilen tasarrufun meydana geldiği tarihteki kamu alacağının tesbit edilerek bu miktar ile sınırlı olarak tasarrufun iptali gerektiği-
Davacı idarenin davalı borçluya karşı fiili bir haciz uygulamadığı, davanın açılışı esnasında aciz vesikası gerekmiyor ise de bir zorunluluk olan ödeme emrinin borçluya tebliğ edilmediği, ödeme emri ile vergi borçlarının bildirilmesinin gerektiği, ödeme emri tebliği yapılmadan tasarrufun iptali davasının açılamayacağı-
Dosya içeriğindeki ticaret sicil kayıtlarından borçlu şirketin davadan önce münfesih olduğu 23.01.2014 tarihinde re'sen sicilden silindiğinin ve 28.01.2014 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğinin anlaşıldığı, borçlu şirketin taraf ehliyeti olmadığından ve taraf ehliyetinin yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerektiğinden davacıya borçlu şirketin ihyası için süre verilmesi ve oluşacak taraf huzuru ile davanın görülmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi sureti ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava önşart yokluğundan reddedildiğinden davalı yararına AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin de doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davasında davalının aldığı hisseye karşılık gelen meblağın hesaplanması gerekirken taşınmazın tümü üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğu-
Dava dayanağı alacağı temlik eden alacaklı bankanın ilk oturumdan hemen sonra ikinci oturumdan önce alacağı temlik ettiğini belirterek bundan böyle tebligatların temlik alan şirkete yapılması ve taraf sıfatını alması için gerekli kayıtların yapılmasını talep ettiği, mahkemenin bilgisinde olan böyle bir halde anılan şahsın duruşmadan haberdar edilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması için gerekli tebligatları yapması gerekirken, bu işlemler yapılmadan duruşma gününde hazır olunmadığı gerekçesi ile dosyanın işlemden kaldırılması ve devamında açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İİK. mad. 194 uyarınca -acele haller müstesna olmak üzere- müflisin davacı ve davalı  olduğu hukuk davalarının duracağı ve bu davalara ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabileceği- Davalı-borçlu tarafından açılan iflasın ertelenmesi davasının reddi ile borçlunun iflasına karar verilmiş olduğundan, öncelikle mahkemece iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar tasarrufun iptali davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK. mad. 245 ve 255/2 gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği- Tapu iptal ve tescil davasında, davacı konumunda yer alan ve eldeki davada davalı borçlu sıfatı bulunan şirketin lehine tapu iptal ve tesciline karar verilen ve temyiz aşamasında bulunan davadan feragat etmesi şeklindeki işlemin, o dosyanın davacısı lehine  dolayısıyla eldeki tasarrufun iptali davasında davacı aleyhine yapılmış bir tasarruf işlemi olduğu gözetilerek tasarrufun iptaline ilişkin davanın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkemede görülen davada yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında; davacının kendisine ait gecekondu evde eşi ve 2 çocuğuyla ikamet ettiğinin, işsiz olduğunun, geçimini kardeşlerinin yardımıyla sağladığının, oğlunun lise öğrencisi olup şu anda yürüyemez durumda bulunduğunun, kızının ilkokul öğrencisi olduğunun ve yine diğer davacının ev hanımı ortaokul mezunu olduğunun, psikolojik tedavi gördüğünün, eşiyle birlikte gecekonduda yaşadığının, üzerine kayıtlı menkul ya da gayrimenkul bulunmadığının tespit edildiği, ayrıca; davacılar üzerlerinde kayıtlı gayrimenkul (Davacının ikamet ettikleri gecekondu dışında) bulunmadığı, sigortalı olarak çalışmadıkları ve vergi dairesinde mükellefiyet kayıtlarının bulunmadığına dair evrakları da sundukları, davacıların; mahkemece adli yardım talebinin reddine gerekçe gösterdiği yerel mahkemede görülen davada hükmedilen tazminat alacağını davalı borçlu şirketten karşılayamadığı ve işbu tasarrufun iptali davasını da bu alacağı tahsil edemediğinden açmış olup, ayrıca hesap edilen harcın yüksek olduğu; davacıların bu bedelleri dava harcı olarak ödemesini beklemenin hakkaniyete uygun düşmeyeceği dikkate alındığında, adli yardım talebinin reddinin somut olayın özellikleriyle bağdaşmadığı-
Davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında düzenleme şeklinde vekaletname ile dava konusu tasarrufa konu parsel üzerinde inşaat yapılması yönünde davalı borçluya yetki verildiği ve taraflar arasında inşaat yapımına ilişkin adi sözleşme imzalandığı, söz konusu belgelere göre davacı ile davalı borçlu arasındaki ticari ilişki başlangıcının dava konusu tasarruf tarihinden önceye dayandığı anlaşıldığından, davalı borçlu, ise devirlerden önce aralarında hukuki ilişki olmadığını savunduğundan, mahkemece davalı borçlu,  davalı borçlu Ltd. Şti nin ticari defterleri de incelenerek, alacaklı ile aralarındaki sözleşme ve takip konusu senetle ilgili ticari ilişkinin başlangıcının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu iki ayrı taşınmaz olduğu halde mahkemece sadece taşınmazlardan biri ile ilgili karar vermesine rağmen tavzih sureti ile diğer taşınmazla ilgili olarak hükmü ekleyerek değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan tavzih kararının kaldırılması gerektiği- Davacı borçluya ait iki taşınmazdaki hisselerinin satışının iptalini istemiş, mahkemece gerekçe kısmında her iki taşınmaz yönünden değerlendirme yapıldığı halde hüküm kısmında taşınmazlardan sadece biri ile ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar vermediği, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluştuğu, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı alacaklı borcun, takip dayanağı bononun düzenleme tarihinden daha önce doğduğunu ileri sürmüş, borçlu ise daha sonra doğduğuna ilişkin olarak teklif mektubu metnini sunmuşsa da, davacı alacaklı teklif mektubundaki tarihin sonradan borçlu tarafından doldurulduğunu belirterek itiraz etmiş olduğundan, tacir olan davacı alacaklının ticari defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, takip dayanağı bonoya ilişkin borcun doğum tarihinin belirlenmesi gerektiği- İcra dosyası içeriğinden takip konusu borcun tahsil edilerek infazda kaldırılması talep edildiğinden, İİK. mad. 281/3 uyarınca, davanın konusunun kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gerektiği-