Tasarrufun iptali davalarında, görevin belirlenmesinde, dava konusu taşınmazın "tapuda gösterilen satış bedeli"nin değil, "gerçek değeri"nin esas alınacağı-
Davacı alacaklı tarafından "kendisine borçlu olan davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasındaki işlemin, danışıklı (muvazaalı) olduğu, kendisini alacağından yoksun bırakmak amacıyla yapılmış olduğu" ileri sürülerek BK. 18 (şimdi; TBK. mad. 19) dayanılarak iptâl davası açılabileceği, muvazaanın onlara karşı işlenmiş bir "haksız fiil" niteliğinde olduğu, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca "aciz belgesi"ne dayanmak zorunda olmadığı, davadan muvazaanın varlığının anlaşılması halinde, İİK. 283/I'e göre "iptâl ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışının istenebileceğine" karar verilmesi gerekeceği–
Tasarrufun iptali davaları için "yetki" konusunda İcra ve İflas Kanununda özel bir hüküm öngörülmemiş olduğu için -bu davalar "ayni" değil "şahsi" dava olduğundan- yetkili mahkemenin genel yetki kuralını içeren HUMK. 9'a (şimdi; HMK. 6'ya)göre belirleneceği–
Tasarrufun iptali davasının "Genel Kredi Sözleşmesi" nde (ya da "Müşterek Borçluluk ve Müşterek Müteselsil Kefalet Taahhütnamesinde") öngörülen yetkili mahkemede (şimdi;HMK.'nun 17. maddesi çerçevesinde)açılabileceği-( Hemen belirtelim ki; 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 Sayılı HMK' nun 17. maddesinde "tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler..." denilmiş olduğundan, bundan böyle yetki sözleşmesi herzaman geçerli sayılmayacak, ancak, HMK'nun 17. maddesindeki koşullar çerçevesinde yapılan yetki sözleşmeleri geçerli olacaktır.)
'Alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı' iddia edilerek açılmış olan ipoteğin (ipotek işleminin) iptâli davası sırasında, ipoteğin paraya çevrilip, ortada iptâli gerektirecek bir işlemin kalmadığının (davanın bedele dönüştüğünün) açılması ve davalı şirketin bütün aktif ve pasifleri ile birlikte başka bir şirkete devredilmiş olduğunun saptanması üzerine, HUMK. 186 (şimdi; HMK. 125) gereğince davacıya 'devralan şirket hakkında davaya devam edip etmeyeceği' sorularak, 'davacının alacak ve fer'ilerini (eklentilerini) geçmemek üzere ipotek bedeline hasren davanın kabulüne' karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının amacının, yapılan tasarrufun (işlemin) davacı-alacaklı bakımından butlanına hükmettirmek olduğu, davanın kabulü halinde, davacı-alacaklının "dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak" yetkisini elde edeceği, bu nedenle dava sonunda ayrıca kaydın(tapu/trafik kaydının) terkinini (mülkiyetin intikalini) sağlayacak biçimde hüküm kurulamayacağı, mahkemece "takip konusu alacak ve eklentileri ile sınırlı olmak üzere satış (ipotek) işleminin iptaline" karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının "Genel Kredi Sözleşmesi" nde (ya da "Müşterek Borçluluk ve Müşterek Müteselsil Kefalet Taahhütnamesinde") öngörülen yetkili mahkemede açılabileceği-(Hemen belirtelim ki; 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 6100 Sayılı HMK' nun 17. maddesinde "tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler..." denilmiş olduğundan, bundan böyle yetki sözleşmesi her zaman geçerli sayılmayacak, ancak, HMK'nun 17. maddesindeki koşullar çerçevesinde yapılan yetki sözleşmeleri geçerli olacaktır.)
Davacı tarafından yargılama süresince mahkemeye borçlunun aciz halini gösterir haciz tutanağı (İİK. 105) veya borç ödemeden aciz belgesi (İİK. 143) ibraz edilmemiş olması halinde, mahkemece "davanın, dinlenme koşulunun yokluğu nedeniyle" reddine karar verilmesi gerekeceği-
HUMK.nun 23. (HMK.'nun 19.) maddesi uyarınca yetki itirazında bulunan tarafın, yetkili mahkemeyi de bildirmesinin zorunlu olduğu-
Davacı- alacaklı (Banka) tarafından açılan tasarrufun iptali davası sırasında davalı-borçlu şirketin iflas etmesi halinde, müflis şirketin iflas idaresinin, davacı-alacaklı (Banka) yerine geçip geçemeyeceği-