Sıra cetveli henüz düzenlenmeden açılan davanın, hatalı değerlendirme ile "sıra cetveline itiraz" davası olarak görülmesinin isabetsiz olduğu- Davacı alacaklının haciz koydurduğu taşınmazların, bir başka alacaklı tarafından yapılan muvazaalı icra takibiyle önceden haczedilmesi üzerine, yapılan bu icra takibin iptali istemiyle açılan davanın "tasarrufun iptali" niteliğinde olduğu- Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için geçici veya kati aciz belgesinin bulunması gerektiği-
İcra dosyası kapsamından kati aciz belgesi bulunmadığı anlaşılmakla birlikte, borçlunun mernis adresinde yapılan haciz tutanağından borçlunun adresinden 3 yıl önce ayrıldığı nerede olduğunun bilinmediği, borçlu ve borçluya ait mal bulunamadığının anlaşıldığı, borçlunun haciz adresi dışında bilinen başka bir adresinin olmaması nedeniyle, haciz tutanağının İİK'nun 105 maddesi gereğince geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek dava konusu tasarrufun İİK'nun 278, 279, 280.maddeler kapsamında iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalıların anne-kız olması, dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerler arasında misli fark bulunması, davalı 3. kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle davalılar arasındaki dava konusu tasarrufların 6183 s. K. mad. 27, 28, 29 ve 30 uyarınca iptale tabi olduğu- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği; ilam harcının da takip konusu alacak miktarına göre daha düşük tutarda olan tasarruf değeri üzerinden hesaplanması gerektiği-
Borçlunun aciz halinin sabit olduğu, alacaklı ile borçlu arasında yapılan borç ödeme planının bu durumu değiştirmeyeceği, 5 yıllık hak düşürücü sürede borçlu baba ile davalı kızı arasındaki tasarrufun iptali gerektiği, diğer davalı şirket ortakları ile borçlu arasında organik bağ olduğundan, bunların da, borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiğinin kabulü gerektiği- Taşınmazın üçüncü kişinin borcu nedeni ile satılması halinde, üçüncü kişinin malın satış tarihindeki gerçek değeri ile tazminatla sorumlu olacağı- Dava konusu taşınmazlardan biri ihalede dava dışı takip dosyası alacaklısı banka tarafından alacağa mahsuben satın alınmış olduğundan, bu taşınmazın, borçlunun borcundan dolayı mı yoksa üçüncü kişinin borcundan dolayı mı satıldığı tesbit edilerek, borçlunun borcu nedeni ile satılmış ise anılan icra dosyasında takip dosyası alacaklısının ihale bedelinden alacağını aldıktan sonra bir bedel kalmış ise bu bedelin tahsiline, aksi durumda konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, üçüncü kişinin borcu nedeni ile satılmış ise, üçüncü kişinin, malın satış tarihindeki gerçek değeri ile tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-
Borçlunun davacıya borcu olmadığının anlaşılması halinde, davacının dava konusu takip dosyasındaki alacaklarından dolayı tasarrufun iptali isteme imkanı ortadan kalkacağı- Dava konusu takip dosyasındaki senetler davalı borçlu tarafından davadan önce ibraname ile ödendiğinden, eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine ve AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince kendisini vekille temsil ettiren davalı borçlu yararına maktu vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği-
4. kişi ile son malik olan kişinin kötü niyetinin ispat edilemediği, borçlu ile yakınlıklarının bulunmadığı ve borçlunun kasdını bilebilecek kişilerden olmadıklarından bu davalılar yönünden davanın reddine, davalı 3. kişinin ise taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulan ilam üzerine mahkemece bozmaya uyularak karar verilmişse de, reddedilen davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yön gözden kaçırılarak karar verilmesinin hatalı olduğu-
İşlemden kaldırıldığı üç aylık süre içinde dava yenilenmediğinden HMK'nun 150.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davanın TBK'nin 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi ve delillerin bu doğrultuda değerlendirilmesi isabetli görülmediğinden kararın bozulması gerekeceği-
6183 sayılı Kanunun 24 – 30. maddelerinin uygulanmasından kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada görevli yargı yerinin genel mahkemeler olduğu-
"6183 s. K. mad. 24 vd. gereğince tasarrufun iptali istemine ilişkin açılan davada davalı borçlu hakkındaki vergi borcunun ait olduğu döneme ilişkin borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, iptali istenen tasarrufun da daha sonra yapıldığı anlaşıldığından iptal koşullarının oluştuğu, mahkemece dava konusu tasarrufun tasarruf tarihine kadar alacak ve ferileriyle iptaline karar verilmesi gerektiği"ne değinen bozma ilamına uyulması üzerine mahkemece davanın "kısmen kabulüne" değil, kabulüne karar verilmesi, davacıya tasarruf tarihindeki alacak miktarı kadar ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-