İcra müdürünün hatalı işlemi nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada (İİK. mad. 5), davaya konu alacağın tahsili için borçlunun başkaca hak ve alacağının bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, takip hukukunun alacağın tahsili için sağladığı hukuki yolların tüketilmediği gibi, ilk gün haciz yapılabilseydi haczin icra edileceği yerde ne miktarda mal bulunduğu da araştırılmamış olduğundan, incelemeler yapıldıktan sonra gerekirse davacıya aciz vesikası sunması için süre verilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 5'e dayalı adli yargı yerine idare mahkemesinde açılan tazminat davasında verilen görev yönünden ret kararı nedeniyle o arada zamanaşımı süresi dolmuş olsa da, davacının 60 günlük ek sürede davasını açabileceği (TBK. mad. 158)-
Davacılar, dava dışı şirket tarafından kendilerine karşı başlatılan ilamsız icra takibine Nöbetçi İcra Müdürlükleri aracılığıyla süresinde itiraz ettiklerini, itiraz dilekçelerinin takibin başlatıldığı İcra Müdürlüğü'ne gönderilmesine rağmen dosyaya konmadığını, bu nedenle takibin durmadığını ve alacaklarına haciz konması için Belediye'ye yazı yazıldığını, ve Belediye tarafından dosyaya borcun bu şekilde tamamen tahsil edildiğini, sonrasında kendileri tarafından icranın iadesi yoluna gidildiğini, bunun üzerine takip alacaklısı tarafından itirazın iptali davası açıldığını, söz konusu davanın kısmen kabul edilerek hüküm altına alındığını, ödemek zorunda kaldıkları icra inkar tazminatı düşüldüğünde bile fazla ödeme bulunduğunu, bu fazla ödemenin tahsili amacıyla takip alacaklısı firma aleyhine başlattıkları takibin söz konusu şirketin iflasına karar verilmesi nedeniyle semeresiz kaldığını belirterek zararlarının tazminini istemişler ve mahkemece, icra dairesi görevlilerinin kusuru nedeniyle davacının belirtilen miktarda zarara uğradığı benimsenmişse de, davacının sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde dava dışı şirketten söz konusu tutarı tahsil imkan ve ihtimali mevcut olduğundan tahsilde tekerrüre neden olmamak üzere hüküm kurulması gerektiği-
İİK.’nun 5. maddesi gereğince; icra ve iflas dairesi görevlileri aleyhine –kusurlu eylem ve işlemlerinden dolayı- zarar gören kişiler tarafından açılacak olan tazminat davasının adli yargı yerinde görüleceği, idari yargı yerinde görülemeyeceği-
Davalı Bankanın başlattığı icra takibi sırasında ismini bildirdiği borçluların menkul ve gayrimenkul mal varlıklarının araştırılması için tapu sicil müdürlüğüne ve emniyet müdürlüklerine müzekkereler yazıldığı, emniyetten gelen cevap üzerine borçlu ile isim benzerliği bulunan davacının aracına haciz konulup muhafaza altına alındığı uyuşmazlıkta, her ne kadar haciz ve muhafaza işlemi icra müdürlüğünce gerçekleştirilmiş ise de, takibin davalı tarafından başlatıldığı, kredi kartı borcu nedenine dayandığı, bu durumda davalının kredi kartı sözleşmesi yaptığı borçlunun kimlik bilgilerini ayırt edici biçimde bilmesi gerektiği, davalı alacaklının borçlunun kimlik bilgilerine ilişkin yeterli bilgiyi icra dosyasına verip vermediği, isim benzerliğinden doğan yanlışlığa davalı alacaklının kusuru ile sebep olup olmadığı araştırılmadan ayrıca davanın hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir nitelikte olduğu düşünülmeden HMK 266. maddesine aykırı biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak İcra İflas Kanunu 5. maddesi uyarınca davanın bakanlık aleyhine açılması gerektiği kanaati ile husumetten reddinin isabetsiz olduğu, davalı bankanın basiretli bir tacir gibi borçluya ait kimlik bilgilerini yeterli açıklıkta alıp almadığı, takip başlatırken bu bilgileri icra müdürlüğüne bildirip bildirmediği araştırılmalı varılacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra takip dosyasında, borçlunun ölümünden sonra davacıya İİK 53. maddesi uyarınca mirasçısı sıfatı ile aleyhinde takibe devam olunacağı yönünde herhangi bir tebligat yapılmadan, davacıya mirasçı olmadığı veya mirası reddettiği yönünde itiraz hakkı tanınmadan menkul ve gayrimenkul malları ile alacakları üzerine haciz konulması isabetsiz olduğundan, icra memurunun işlemi kusurlu olup davacının uğradığı zararın İİK 5. maddesi uyarınca ödetilmesinin gerekeceği-
Haciz sırasında hacze konu menkul mallara ilişkin finansal kiralama sözleşmesi ibraz edilmemiş ise de, davacı tarafından İcra Hukuk Mahkemesinde açılan şikayet davası sırasında söz konusu belgelerin ibraz edildiği, davalı Faktoring şirketinin bu aşamada muhafaza altına aldırdığı menkul malların finansal kiralamaya konu olduğunu öğrendiği halde mallar üzerindeki haczi kaldırmamakla kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacının geçmiş yıllarda hacze konu menkul mallar ile yaptığı üretim miktarı, ne miktar kazanç elde ettiği, ne tutarda vergi ödediğinin değerlendirilmesi ile zararının hesaplanarak sonucuna göre bulunacak gerçek zararın haksız haciz nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada hüküm altına alınması gerektiği- Haczi kabil olmayan bir malın haczi halinde itirazın şikayet yoluyla ileri sürülmesi gerektiğinden, davalı Adalet Bakanlığına yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekeceği-
İİK 5. maddesine göre sorumluluğun doğması için aciz vesikasının ibraz edilmesine gerek yoksa da, alacağın tahsil edilmesi için başka taşınmaz bulunup bulunmadığı araştırılmalı, zarar doğmuş ise zarar miktarı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Adli makamlarca, dava ya da takibin muhataplarına yapılan tebligatların doğru ve güvenli bir şekilde adrese teslimi ve bu kapsamdaki işlerin denetlenmesi PTT Genel Müdürlüğü'nün kamu hizmeti kapsamındaki görevleri arasında olduğu, davalı idarenin adli tebligatlarla ilgili faaliyetleri tekel şeklinde yürütülen kamusal bir faaliyet olduğundan, bu görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğu ve idarenin işlemi ya da eylemi nedeni ile doğan zararlardan dolayı; İYUK. 2/1-b gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği-Davalı Adalet Bakanlığı aleyhine icra müdürünün usulsüz tebligata rağmen icra takibini kesinleştirdiği, gerekli özeni göstermediği, icra müdürünün de kusurunun bulunduğu gerekçesiyle açılan davada, icra müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olup olmadıklarını ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığından, davacı zararından davalı Adalet Bakanlığı'nın sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Dava, 2004 sayılı İİK'nun 5. maddesinden kaynaklanan icra memurunun kusuru nedeniyle idareye açılan tazminat davası olup, İİK'nun 5. maddesine göre, İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının, ancak idare aleyhine açılabileceği, devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklı olup, bu davalara adliye mahkemelerinde bakılması gerekeceği-