• 538 sayılı Kanuna ait Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

     «Tasarıda olmayan bu maddeye bir fıkra eklenmesi komisyonumuzca uygun görülmüştür. Bilindiği gibi, İcra ve İflâs Kanununa göre, Devlet icra memur ve müstahdemlerinin verdikleri zararlardan dolayı ikinci derecede mesuldur. Yani, zarar gören, ilk önce zararı veren kusurlu memur veya müstahdem aleyhine dava açacaktır. Zarar gören, kusurlu memur aleyhine aldığı ilâmı, Devlet aleyhine de kullanamaz. Zira Devlet ilk davada taraf değildir ve bu sebeple ilâm Devlete karşı kesin hüküm teşkil etmez. Mesuliyet davasının kusurlu memur ve Devlet aleyhine müştereken açılmasına, Usul Kanunumuz mâni değilse de, şarta bağlı hüküm verilemeyeceği nazariyesi tatbikata hâkim olduğundan, buna tatbikatta müsaade edilmemektedir. Bugün, memurun kusurlu hareketinden zarar gören kimse de iki defa dava açmak mecburiyetinde kalmakta, böylece alacağını Devletten tahsil etmesi çok gecikmektedir. Bu durumu islah etmek için ek fıkra hükmü konulmuştur.

    Bu hükme göre, alacaklı kusurlu icra memur ve müstahdemi aleyhine açacağı mesuliyet davasında isterse Devleti de hasım gösterebilecektir. Göstermezse, bugün olduğu gibi, zararını kusurlu memurlardan alamayınca Devlet aleyhine yeni bir dava açacaktır. Devleti de aynı zamanda hasım göstermiş ise, verilen karar Devlet hakkında da kesin hüküm teşkil edecektir. Yani, alacaklı davayı kaybederse Devlet aleyhine yeni bir dava açamayacak, kazanırsa bu hükmü Devlete karşı icraya koyduğu zaman, Devlet bunun kendisine karşı kesin hüküm teşkil etmediği ve kendisi aleyhine yeni bir dava açılması gerektiği itirazında bulunamayacaktır. Devletin mesuliyeti gene ikinci derecede bir mesuliyettir. Yani, mahkeme kararınca, ‘zararın kusurlu memur veya müstahdemden tahsiline, ondan tahsili mümkün olmazsa Devletten tahsiline’ diye hüküm verilecek ve alacaklı alacağını Devletten istediği zaman; alacağın kusurlu memurdan tahsilinin mümkün olmadığını ispat edecektir (Meselâ bir borç ödemeden aciz vesikası ibraz etmek suretiyle).»


  • 538 sayılı Kanuna ait C. Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesi

     «Bu maddede geçen ‘alacaklı’ deyimi mesuliyet davasının ‘davacı’sını ifade etmektedir. Buna rağmen takip hukukundaki ıstılahlarla tedahül etme karakterini taşıdığından maddeye vuzuh verilmesi maksadiyle ‘alacaklı’ yerine ‘zarara uğrayan şahıs’ deyiminin ikamesi uygun mütalâa edilmiştir.»


  • 3222 sayılı Kanuna ait Hükümet Gerekçesi

     «Kanunun 5 inci maddesinde, icra ve iflâs görevlilerinin, kusurlarından dolayı meydana gelen zarar ve ziyandan mesul oldukları ve haklarında açılan mesuliyet davasında Devletin de hasım gösterilebileceği hükme bağlanmaktadır.

    1982 Anayasasının 129 uncu maddesinin beşinci fıkrasında ise, kamu görevlilerinin işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine açılabileceği ifade edilmektedir.

    Bu durumda Kanunun 5 inci maddesi hükmü Anayasanın 129 uncu maddesiyle getirilen yeni kurala aykırı düşmektedir. Kanunun 5 inci maddesi Anayasaya uygun hale getirilmektedir. Bu hale göre, icra ve iflâs görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları ancak idare aleyhine açılabilecektir. İdare, tazminat ödemeye mahkûm edilmesi durumunda, ödediği tazminat miktarınca görevliye rücu edecektir. Bu tazminat davaları ile rücu davalarına adliye mahkemelerinde bakılacaktır.»