Mahkemece; eski hale getirme ve hor kullanım tazminatı istemleri yönünden kullanım süresiyle orantılı yıpranma payının düşülüp düşülmediğinin gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınarak belirlenmesi, düşülmediğinin tespiti halinde davalının 01/01/2008- 07/07/2011 tarihleri arasındaki kiracılığı gözönünde bulundurularak yenilenen parçaların başlangıçtaki durumlarına göre yıpranma paylarının kullanım süresiyle orantılı düşülmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Asıl dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir... Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 281/3. maddesi uyarınca maddi gerçeğin ortaya çıkması için HMK’nun 266. maddesi hükmüne göre yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan sözleşmeye aykırı havuz yapımı nedeniyle değer kazanımından dolayı davacının tazminat istemini dava tarihi itibariyle belirleyen gerekçeli ve denetime elverişli, önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek rapor alınıp, değerlendirilmek ve ulaşılacak sonuca uygun karar verilmesi gerekir.
Davacı-karşı davalıların Türk Medeni Kanunu’nun 683’üncü maddesine dayalı olarak açtıkları bu davalarda davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıların taşınmazından açıktan elektrik teli geçirmek ve elektrik direği dikmek suretiyle oluşan ve bilirkişi raporlarına göre davacı-karşı davalıların taşınmazlarından tasarruf etme imkanını kısıtladığı anlaşılan elatmasının önlenmesine ve bunların kaldırılmasına yönelik istemin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı- Mecra irtifakı kurulmasına ilişkin davada karara esas alınan bilirkişi krokisinin infaza olanak sağlayacak biçimde düzenlenmesinin şart olduğu, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve ayrıca kararda mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği gibi hususlar belirlenmemiş ve krokide ölçek gösterilmemiş olduğundan, anılan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın infaza elverişli olmadığı- İrtifak hakkının bedelinin, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanması ve bedelin hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerekeceği, mahkemece, karar tarihinden yaklaşık 3 yıl önce düzenlenen ve irtifak hakkının bedelinin birim fiyatının neye göre ve hangi tarihe göre belirlendiği açıklanmayan denetime elverişsiz ve yetersiz bilirkişi raporuyla belirlenen irtifak hakkı bedeli depo ettirilmek suretiyle hüküm tesisinin hatalı olduğu- Bilirkişilerin, yolun tapuya tescil edilmediği gerekçesiyle bu yerde tesis edilecek irtifak hakkının alanını ve bedelini hesaplamadıkları, mahkemece, bu gerekçeyle söz konusu imar yolundan irtifak hakkı tesisine karar verilmiş ise de bu yerde tesis edilecek irtifak hakkının alanı hükümde gösterilmeyerek kesintisizlik ilkesine aykırı ve infaza elverişsiz hüküm kurulmasının, ayrıca, dahili davalı ............ Belediye Başkanlığı yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek, mahallinde tarafların iddia ve savunmaları konusunda uzman bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların itirazlarını karşılar nitelikte ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınıp, bozma ilamında belirtilen hususlar araştırılarak, tüm alternatifler değerlendirilerek, yukarıda izah edildiği şekilde kapsamlı kroki çizdirilerek, Enerji Nakil Hattı Yönetmeliği gereğince bölgenin bağlı bulunduğu elektrik idaresinden de gerekli görüş alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre infaza elverişli bir karar verilmesi gerekeceği-
Bozma ilamından sonra alınan ilk bilirkişi raporunda; davalıya ait taşınmazın davacıya ait taşınmaza tecavüzün bulunmadığı, davalıya ait diğer taşınmazın ise davacıya ait taşınmaza tecavüzünün bulunduğu belirtilmişse de; alınan ikinci rapor ve ek bilirkişi raporunda; davalıya ait taşınmazların davacıya ait taşınmaza fiili olarak tecavüzünün bulunduğunun belirtildiği, bu durumda mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Hükmün gerekçe kısmında 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacının taşınmazına müdahalesinin bulunduğu 03/11/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre tecavüzün ve müdahalenin engellenmesine, dava konusu 155 ada, 20 parseldeki yapı yönünden talebin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, hükümde 03.11.2019 tarihli rapora atıf yapılarak C, D, F bendinde davalıya ait 155 ada 20 parselin davacı parseline müdahalenin menine karar verildikten sonra, yine hükümde 20 parseldeki yapı yönünden talebin reddine karar verilerek, hem gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasının, hem de hüküm kendi içinde çelişkili hale getirilmesinin doğru olmadığı- Kal istemli elatma davalarında dava değeri taşınmazların elatıldığı bölümün ve kal'i istenen şeyin dava tarihindeki değerine göre belirlenmesi ve mahkemece alınacak harcında bu miktara göre hesaplanması gerekirken, davalıya ait parsellerin değerinin yarısı üzerinden hesaplanmasının doğru olmadığı-
Öncelikle ilgili ticaret sicil müdürlüklerinden mirasbırakanın şirketlerdeki payının, şirket bilgilerinin, şirketlerde yasal temsilci olduğu dönemin belirlenmesi gerekeceği, 6183 sayılı Kanun'un 35/3. maddesi hükmüne göre, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, anılan yasal düzenleme karşısında, mirasbırakanın payını devrettiği şirketler de dahil olmak üzere murisin sorumlu olacağı miktarın uzman bilirkişi marifeti ile belirlenmesi gerekeceği- Mirasbırakanın hissedarı ve kanuni temsilcisi olduğu belirtilen limited şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsilinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi, murisin şirketten tahsil edilemeyen kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın tespit edilmesi, şirketin aktif ve pasifinden mirasbırakanın hissesine düşen değer dikkate alınarak terekenin aktif ve pasif hesabında değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının cevaba cevap dilekçesinde belirttiği ............. Vergi Mahkemesi'nin ........ Esas, .......... Esas, ........... Esas sayılı dosyalarının akıbeti sorularak ilgili dosyaların mirasbırakanın pasifine etkisinin değerlendirilmesi gerekeceği, böylece, ölüm tarihi itibariyle, mirasbırakanın tüm malvarlığı ve borçlarının belirlenmesi, terekesinin pasifinin aktifinden fazla olduğunun anlaşılması durumunda terekenin borca batık olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
........... tarihli bilirkişi heyeti raporunda, kiralananın yeniden boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira bedelinin ne olacağı belirtilmemiş olduğundan, alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığından, mahkemece yapılacak işin; bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak taşınmazın boş olarak kiraya verilmesi halinde getirebileceği kira bedeli belirlenip, bu bedelden davalının eski kiracı olduğu gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda indirim yapıldıktan sonra kira bedelinin tespitine karar vermek olması gerekeceği- Sözleşmedeki düzenlemeye göre davalı tarafça ödenen kira bedelinin 23.700TL+ stopaj olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kira bedelinin net 27.300TL olabileceği belirlendiği halde, hükmedilen aylık 24.570TL kira bedelinin net ya da brüt olduğu belirtilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Tespit edilen yıllık kira bedelinden davalı tarafça ödenen yıllık kira bedeli çıkartılarak, aradaki fark üzerinden davacı yararına; yine davacı tarafça dava dilekçesinde talep edilen yıllık kira bedelinden tespit edilen yıllık kira bedeli çıkartılarak, aradaki fark üzerinden de davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Soybağına ilişkin davada davacı anneden de örnek alınmak suretiyle DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Mahsup işleminin iptali talepli davada, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden, soyut gerekçeler ile k bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmesinin doğru görülmediği-
Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmesi gerektiği; bilirkişi raporlarının kural olarak hâkimi bağlamayacağı ve bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkimin çelişkiyi gidermeden karar veremeyeceği- Davacının, kurum mensubu hastalara verdiği hizmet bedellerine ilişkin sunduğu faturalardan yapılan 81.308,26-TL kesintinin yerinde olup olmadığının tespiti için mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da, bilirkişi heyetinde sadece bir uzman doktorun yer aldığı, heyette ortopedi uzmanı doktorun bulunmadığı, raporda sadece SGK müfettiş raporunda da tanımlandığı gibi raporlanan, tanımlanan ve alınan tıbbi malzemelerle ilgili uyumsuzluk olduğunun beyan edildiği, her ne kadar hukuk hakimi TBK'nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile bağlı olmasa da mahkumiyet ve tespit edilen maddi olgularla bağlı olduğundan ceza dosyasında alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınan raporda incelenmediği ve mevcut durumda raporlar arasında çelişki oluştuğu ve bu durumu yukarıda açıklanan nedenlerle bozma sebebi teşkil edeceği-
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün doğacağı- “Usuli kazanılmış hakkın” mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğunun getirdiği- Bilirkişi raporunun, Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ile ihtiva edeceği- Somut olayda; bozma sonrası mahkemenin aldığı bilirkişi raporunda, CD üzerinden tüm hatalara ilişkin teker teker değerlendirme yapıldığı belirtilse de kesintiye konu işlemlerin gerçekleştirildiği hastalarla ilgili yapılan değerlendirme ayrı ayrı açıklanmamış ve kesinti sebepleri teker teker hasta bazında belirtilmediğinden bilirkişi raporuna göre hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu-