Dava konusu vasiyetnamenin açılmasına dair verilen gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmediği, bu hali ile henüz derdest dava hükmünde olduğu görülmüş ise de, kesinleşmesinin eldeki davanın sonucuna bir etkisinin olmayacağı, hal böyle olunca, mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporundaki çelişkinin giderilmesi için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mazeretli olduğu kabul edildikten sonra, duruşma günü kendisine bildirilmeyen tarafın yokluğunda karar verilemeyeceği gibi, bilirkişi raporu kendisine tebliğ edilen davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı iki haftalık beyanda bulunma süresi dolmadan da karar verilmesinin mümkün olmadığı-
Kanalizasyon hizmetinden yararlanmayan kişi ve kurumlardan atıksu bedeli alınamayacağı- Atık su kulanım bedelinden, fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler kullanım süre ve miktarı ile sorumlu olduğu- Mahkemece; konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif yapılarak, davalı şirketin tesisinde kullandığı suyu, tankerler ile alıp su ihtiyacını bu şekilde karşıladığının anlaşılması karşısında, kullandığı bu suyu ne şekilde deşarj ettiği, davacının davalının işletmesinin bulunduğu bu bölgede, kanalizasyon tesisinin bulunup bulunmadığı, sonuç olarak davalı kullandığı suyu deşarj ederken, davacının sunduğu hizmetten faydalanıp faydalanmadığının kesin olarak belirlenmesinden sonra, davacının davalıya bu konuda bir hizmet sunmadığının anlaşılması karşısında, davacının talep edebilceği bir alacağının da bulunmadığı; davalının davacının deşarj hizmetinden faydalandığının anlaşılması durumunda ise, davacının tahakkuk ettirdiği bedelden davalının sorumlu olup olmadığının belirlenmesi, davalının sorumlu olduğunun tespiti halinde, davalı tarafından tüketilen normal ve kaçak atık su miktarı belirlenerek, davalının ödenmesi gereken atık su bedelinin ayrıca sözleşme ve yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması gerektiği- Kaçak atık su bedelinin hesaplama aşamaları ve hesap şekli açıklanmadan hazırlanan rapor doğrultusunda hüküm tesisi edilemeyeceği-
Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve kısıtlı adına tescil isteğine ilişkin davada, raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek biçimde Adli Tıp Genel Kurulundan yeniden rapor alınması, hukuki ehliyete haiz olduğunun belirlenmesi halinde iptal tescil isteminin reddedilmesi, aksi halde ilk el durumunda olan davalının Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanamayacağı gözetilerek iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Atık su kulanım bedelinden, fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler kullanım süre ve miktarı ile sorumlu olduğu- Mahkemece mahallinde keşif yapılarak davalı tarafın defter ve belgeleri de incelenerek işyerinin büyüklüğü, çalışan personel sayısı, işyerinin müşteri kapasitesi belirlenip, davalının tüketilebileceği su ve atık su miktarının tespit edilerek, dava konusu atık su bedellerinin bilirkişi tarafından ayrıca denetime elverişli bir şekilde hesaplaması gerektiği, bilirkişi raporunun yetersiz olup hükme esas alınamayacağı-
Alacak davası bozma kararına uyularak-
Davacının itibari hizmet süresinden yararlandırılmasına ilişkin davada; iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden, çalışmanın geçmediği başka bir iş yerinde yapılan keşif sonucu alınan raporun hükme esas alınarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Maddi tazminat - alacak davası-
İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; maddi tazminat miktarının tespit edildiği bilirkişi raporuna karşı davacı vekili tarafından “bir diyecekleri olmadığı” beyan edilerek itiraz edilmemiş olması nedeniyle davacılar lehine hükmedilen maddi tazminat miktarları yönünden kararı temyiz eden davalı yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu, bu nedenle usuli kazanılmış hakkın gözardı edilmesi suretiyle davacılar lehine daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- "Gerekçeli kararın davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle, davacının kararı temyiz etmediği gerekçesine dayalı olarak usuli kazanılmış hakkın oluşmayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-