Dava konusunu HMK 125/2 uyarınca yargılama devam ederken devralan davacı şirketin tapuda devir işlemi sırasında, söz konusu taşınmazın bir bölümünün hukuken özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu bilecek durumda olduğu- Devletin, davacıya satın aldığı taşınmazın bir bölümünün uyuşmazlık konusu ve mevcut kaydın doğruluğunun an itibarıyla tartışmalı olduğunu, dolayısıyla söz konusu sicil kayıtlarını bu hâliyle değerlendirmesi gerektiğini TMK 1020 uyarınca davacının bilgisine sunmuş olduğu ve bu itibarla taşınmaza ait tapu kaydının bir bölümüne orman şerhi konulması nedeniyle oluşan zarar ile Devletin tapu sicilinin doğru tutulmamasından kaynaklanan zararlara ilişkin sorumluğu arasında bir sebep sonuç ilişkisi oluşmadığı- Davacının tapu kaydına orman şerhi konulması sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zarar açısından tapu sicili kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklı olarak Devlete karşı bir tazminat hakkının doğduğundan söz edilemeyeceği- "Yargılama sırasında dava konusunu devralan kişinin, davacının yerine geçip, onun hak ve yetkilerini kullanacağı, başka bir anlatımla HMK 125 gereğince dava konusu alacağı devralan kişinin esas itibariyle önceki malike halef olacağı, ayrıca somut olayda anılan şerhin tek başına taşınmaz üzerinde özel mülkiyeti sona erdiren bir işlevinin bulunmadığı, zarar ile sorumluluk arasında illiyet bağını kesecek ölçüde zarar görenin ağır kusurunun olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kök murisin taşınmazın edindikten sonra tapu kaydına orman tahdit sınırları içerisinde kaldığına dair şerh konulduğu ve sonrasında taşınmazın 1/3'er oranında hisseler ile mirasçılar davacı ile dava dışı şahıslara intikal ettiği, aynı gün davacının diğer hissedarların 2/3 oranındaki hissesini de satın alarak taşınmazda tam hisse ile malik olduğu uyuşmazlıkta, davacının dava dışı şahıslara ait hisseleri devraldığı işlem sırasında, söz konusu taşınmazın hukuken özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu bilecek durumda olduğu- Devlet, yeni malikin bilgisine "satın aldığı 2/3 payın uyuşmazlık konusu ve mevcut kayıtların doğruluğunun an itibarıyla tartışmalı olduğunu, söz konusu sicil kayıtlarını bu hâliyle değerlendirmesi gerektiğini" sunmuş olduğundan, taşınmaza ait tapu kaydına orman şerhi konulması nedeniyle oluşan zarar ile Devletin tapu sicilinin doğru tutulmamasından kaynaklanan zararlara ilişkin sorumluğu arasında bir sebep sonuç ilişkisinin oluşmamış olduğu- "Orman şerhli taşınmazdaki paylarını devretmemiş olsalardı, davacının kardeşleri olan diğer mirasçılara tazminat ödeme yükümlülüğünde olduğu kabul edilen Devletin sorumluluğunun somut olayda ortadan kalkacağının kabulünün mümkün olmayacağı, önceki malik açısından tazminata yönelik hakkın varlığı kabul edilirken, kötüniyetli olduğu kanıtlanamamış yeni malikin de bu haktan faydalanması gerektiği, zarar ile sorumluluk arasında illiyet bağını kesecek ölçüde zarar görenin ağır kusurunun olmadığı, aksi kabulün mülkiyet hakkının ihlâli niteliği taşıdığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
HGK. 12.03.2025 T. E: 2023/5-644, K: 129
TMK m. 1007 kapsamında Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin veya tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemlerinin hatalı olması yeterli olmayıp, öncelikle bir zararın ve bu zararın tapu sicilinin tutulması veya kadastro işleminden doğması veya kaynaklanmasınn da gerekli olduğu- Tazminat isteğine dayanak Safyan köyünde bulunan taşınmaza ilişkin düzenlenen teknik hatalar düzeltme formunda "taşınmazın sınırlarında eylemli değişikliğin olmadığı" tespitinde bulunulmuş, fen bilirkişi raporunda da fiilen kullanım alanının öteden beri değişmediği belirtilmiş olduğu- Davacı vekili dava dilekçesinde, "müvekkilinin taşınmazın 36/320 hissesine tekabül eden 126.000 m2'lik kısmını ekip biçtiğini" ileri sürülmüşse de, sınırlarında değişiklik olmayan taşınmazın tamamının zeminde zaten 124.500 m2'lik yüzölçüme sahip olduğu, 1954 yılında tutulan tapulama tutanağında da yüzölçümünün aynı şekilde gösterildiği ve zeminde kullanılan alanda hiçbir değişikliğin olmadığı, kaldı ki 1.124.500 m2'lik yüzölçümün çok daha geniş bir alanı kapsayacağı, davacının yöre sakini olması karşısında 124.500 m2'lik yüzölçümü ile 1.124.500 m2'lik yüzölçümü farkını ayırtedebileceği- Somut olayda kadastro tespit sırasında taşınmazın yüzölçümü ve sınırlarında bir yanlışlık yapılmayıp sadece tapu sicilinde yüzölçümü bilgisinin yanlış yazıldığı anlaşılmakta olup, 2001 yılında taşınmazda pay edinen davacının o günden beri arz üzerinde payına karşılık 126.000 m2 alanı ekip biçtiği yönündeki iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Keza arz üzerinde hiçbir zaman var olmayan 1.000.000 m2 alan nedeniyle taşınmazın kadastro sırasında tespit edilen yüzölçümünün tapu siciline aktarımı sırasında önüne fazladan (1) rakamının eklenmesi suretiyle bir yanlışlığa yol açıldığı sabit ise de, davacının pay satın alırken taşınmazın gerçek yüzölçümünü bilebilecek durumda olduğu- Dava dilekçesi incelendiğinde de sicildeki bu yazım hatası dışında davacının bu hatadan kaynaklanan gerçek zararını ortaya koyacak başka bir maddi oldu ve delillere dayanılmadığı- Davacının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca bizzat kendisine 01.02.2011 tarihinde yapılan tebligata rağmen 30 günlük süre içerinde Sulh Hukuk Mahkemesinde düzeltme davası açmamış olduğu ve bütün hususlar birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zararın doğmadığı- Aynı taşınmazla ilgili olarak dava dışı paydaşlar tarafından açılan ve ilk derece mahkemesi tarafından bozma kararına uyularak kısmen kabul edilen tazminat davaları Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise de, anılan davalarda bozma kararına uyulmasına karar verilmesinden dolayı uyuşmazlıkların direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelmediği, eldeki direnmeye konu davada ise Hukuk Genel Kurulu tarafından Özel Dairenin kabulünün aksine yukarıda değinilen gerekçeler doğrultusunda zararın oluşmadığı kanaatinin hasıl olduğu-
TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-
TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-
TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-
Eksik inceleme ve araştırma sonucu, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi; kabule göre de, dava konusu eski ...... yeni ....... ada ........ parsel sayılı taşınmaz mera niteliğinde olup, meraların mülkiyet hakkının Hazineye, kullanım hakkının ise ilgili köy ya da belediye tüzel kişiliğine ait olması nedeniyle, mera vasfıyla sınırlandırılan taşınmazlar hakkında açılan davalarda husumetin Hazinenin yanında ilgili köy ya da Belediye Tüzel Kişiliğine de yöneltilmesi zorunlu olduğu-
TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-
TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-