TMK m. 1007 kapsamında Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin veya tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemlerinin hatalı olması yeterli olmayıp, öncelikle bir zararın ve bu zararın tapu sicilinin tutulması veya kadastro işleminden doğması veya kaynaklanmasınn da gerekli olduğu- Tazminat isteğine dayanak Safyan köyünde bulunan taşınmaza ilişkin düzenlenen teknik hatalar düzeltme formunda "taşınmazın sınırlarında eylemli değişikliğin olmadığı" tespitinde bulunulmuş, fen bilirkişi raporunda da fiilen kullanım alanının öteden beri değişmediği belirtilmiş olduğu- Davacı vekili dava dilekçesinde, "müvekkilinin taşınmazın 36/320 hissesine tekabül eden 126.000 m2'lik kısmını ekip biçtiğini" ileri sürülmüşse de, sınırlarında değişiklik olmayan taşınmazın tamamının zeminde zaten 124.500 m2'lik yüzölçüme sahip olduğu, 1954 yılında tutulan tapulama tutanağında da yüzölçümünün aynı şekilde gösterildiği ve zeminde kullanılan alanda hiçbir değişikliğin olmadığı, kaldı ki 1.124.500 m2'lik yüzölçümün çok daha geniş bir alanı kapsayacağı, davacının yöre sakini olması karşısında 124.500 m2'lik yüzölçümü ile 1.124.500 m2'lik yüzölçümü farkını ayırtedebileceği- Somut olayda kadastro tespit sırasında taşınmazın yüzölçümü ve sınırlarında bir yanlışlık yapılmayıp sadece tapu sicilinde yüzölçümü bilgisinin yanlış yazıldığı anlaşılmakta olup, 2001 yılında taşınmazda pay edinen davacının o günden beri arz üzerinde payına karşılık 126.000 m2 alanı ekip biçtiği yönündeki iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Keza arz üzerinde hiçbir zaman var olmayan 1.000.000 m2 alan nedeniyle taşınmazın kadastro sırasında tespit edilen yüzölçümünün tapu siciline aktarımı sırasında önüne fazladan (1) rakamının eklenmesi suretiyle bir yanlışlığa yol açıldığı sabit ise de, davacının pay satın alırken taşınmazın gerçek yüzölçümünü bilebilecek durumda olduğu- Dava dilekçesi incelendiğinde de sicildeki bu yazım hatası dışında davacının bu hatadan kaynaklanan gerçek zararını ortaya koyacak başka bir maddi oldu ve delillere dayanılmadığı- Davacının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca bizzat kendisine 01.02.2011 tarihinde yapılan tebligata rağmen 30 günlük süre içerinde Sulh Hukuk Mahkemesinde düzeltme davası açmamış olduğu ve bütün hususlar birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zararın doğmadığı- Aynı taşınmazla ilgili olarak dava dışı paydaşlar tarafından açılan ve ilk derece mahkemesi tarafından bozma kararına uyularak kısmen kabul edilen tazminat davaları Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşmiş ise de, anılan davalarda bozma kararına uyulmasına karar verilmesinden dolayı uyuşmazlıkların direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelmediği, eldeki direnmeye konu davada ise Hukuk Genel Kurulu tarafından Özel Dairenin kabulünün aksine yukarıda değinilen gerekçeler doğrultusunda zararın oluşmadığı kanaatinin hasıl olduğu-

1. Taraflar arasındaki 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, B. 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. ...