Dava konusu taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin TMK'nın 1007. maddesi gereğince davalı Hazine'den tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- ............. İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerinin incelenmesinde münavebe ürünleri arasında silajlık mısırın verisinin bulunmadığı, yerel mahkemesinin ilamı ile ........... İli Merkez ilçesi, .......... Köyü ........... parsel sayılı taşınmaza buğday ve dane mısır münavebesi esas alınarak tespit edilen metrekare birim bedelinin Dairemizin 2021/2295 Esas 2022/5916 Karar sayılı ilamı ile uygun bulunarak denetimden geçtiği gözetildiğinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda silajlık mısırın münavebeye dahil edilerek bedel belirlenmesinin doğru olmadığı-
Davacının dava konusu taşınmazlardaki paylarını işbu davanın açılmasından önce satış işlemi ile dava dışı kızına sattığı anlaşılmakta olup, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisinde kalan kısımlarının satış sözleşmesi kapsamında kalıp kalmadığının tespiti amacıyla sözü edilen satış işlemine ilişkin resmi senet ilgili Tapu Müdürlüğünden getirtilerek, davacının davanın açıldığı tarih itibarıyla aktif husumet ehliyetine sahip olup olmadığı denetlenmeden eksik incelemeyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Noterin sorumluğu açısından da TMK'nın 1007 nci maddesi gereği devletin sorumluluğundaki şartların, yani noterin ya da çalışanın görevini yaparken bir eylemi, doğan bir zarar ve eylem ile zarar arasında illiyet bağı olması şartlarının geçerli olduğu- Hayatın olağan akışına göre şirket yöneticisi olan ve ticaretle uğraşan bu sebeple tacir vasıflarına sahip olması beklenen davacının taşınmazın tapusunu almadan ya da para kaybı yaşamasını engelleyecek yöntemler kullanmadan tapu malikine ait olmayan, üstelik döviz şirketine ait hesaba hiç tanımadığı bir kişi ile yaptığı telefon görüşmesi sonucu yüklü miktarda para göndermesi, sonrasında da bu paranın döviz şirketince avroya çevrilmesine ve döviz satışı olarak gösterilen işlemle üçüncü kişiye teslimine ilişkin makbuzları imzalaması davacı açısından ağır kusur olup, davacı yönünden önceden öngörülemeyen bir durumun da bulunmadığı; keza tapu malikini temsil eden Av. ........’in kendisini tapuda devir işleminden bir gün önce arayan kişinin babasına ait taşınmazın satışı için ertesi güne tanıdık vasıtasıyla vekaletname hazırlatması, tapu maliki olan............. ile hiç görüşmemesi, görüşme çabasının olmaması, notere gidip vekaletnameyi ve noterin aldığı nüfus kayıtlarını incelemiş olsa tapu malikinin ............. isimli bir oğlunun olmadığını göreceği; üstelik 1567 sayılı Kanun gözetildiğinde taşınmaz bedelinin döviz şirketi aracılığıyla aktarılmasına müdahale etmediği, haliyle hukukçu kimliği ile bağdaşmayacak şekilde hareket ettiği; paraları kim olduğu belli olmayan üçüncü kişiye döviz bürosu dışına çıkararak makbuz almadan teslim eden döviz bürosu çalışanlarının kusurlu davranışları sonucu illiyet bağının kesildiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların tapu kaydında, taşınmazların kısmen orman tahdit sınırı içerisinde kaldığının şerh düşüldüğü, dosyada bulunan orman bilirkişi raporu ve ekinde bulunan orman kadastro haritasına göre dava konusu taşınmazların bir kısmının orman alanında kaldığı, anlaşıldığından, öncelikle orman tahdit haritası zemine uygulanarak, dava konusu taşınmazların ne kadarlık kısmının orman alanında kaldığı tespit edilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların re'sen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı- Dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde muhtesat şerhinin bulunduğu, şerhe ilişkin kroki getirtilip tapusu iptal edilen kısımda kalan yapının şerhte hangi harfle gösterilen yapı olduğu tespit edilmeden ve tapusu iptal edilen kısımda kalan yapı şerhte “E” ile gösterilen yapı ise bu yapının ait olduğu belirtilen şahıs dosyada taraf olmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Yargılama sırasında vefat ettiği anlaşılan davacınınn mirasçıları davaya devam ettiği hâlde, mirasçılar yerine ölü .......’in gerekçeli karar başlığında davacı olarak gösterilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmazın değeri belirlenirken dava tarihine göre değerlendirme yapılması gerekirken, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline ilişkin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak değer belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın değerlendirme tarihine ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değeri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Müdürlüğünden getirtilip, bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parseli mi olduğu ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Dava konusu taşınmaz tek olup asıl dava ile birleştirilen dava tek bir hukuki nedene dayalı olarak açıldığından, davacılar lehine toplam bedel üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinin doğru olmadığı-
Davacının tapusunun kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmaz 48.750,00 m² yüzölçümlü iken, sahih esasa dayanmayan yerel mahkemede görülen yüzölçümünün arttırılması davası sonucu yüzölçümünün 237.880,00 metrekareye çıkartıldığı, hem Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan yüzölçümünün arttırılması davasında hem de Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz dava dosyasında davalı olan şahısların .............. Asliye Hukuk Mahkemesinin ......... Esas sayılı dosyanın yargılaması sırasında davaya bir diyeceklerinin olmadığını belirttikleri, yüzölçümünün arttırılması davası sonucu verilen kararın bu dosyada taraf olan komşu parsel malikleri ......... ve ........... yönünden kesin hüküm teşkil edeceği, Hazine ve başkaca bir idareyi bağlamayacağı, davacılar murislerinin 48.750,00 metrekarelik kayıt nedeniyle 189.130,00 metrekarelik yeri mülk edindiği, 33.630,00 metrekarelik kısmın adına tescil edilmediğinden bahisle 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat davası açılmış ise de, tapuya dayalı herhangi bir ayni hakkı bulunmadığından davanın reddi gerekirken, ........ tarihli bozma ilamında bu hususun tartışılmadığı bu kez yapılan incelemede anlaşılmakla; uyulan bozma ilamının maddi hataya dayandığı ve maddi hataya dayalı bozma kararının taraflar bakımından usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek, TMK’nın 1007. maddesi uyarınca şartları oluşmadığından tazminat talebinde bulunulamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir...