Taraflar arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi nedeniyle komisyon, kredi erken kapatma ücreti, kobi limit tahsis masrafı, kobi analiz raporu adı altında yapılan kesintilerin iadesi istemi-
Davalı Bankaca bu kapsamda hizmet ve masraf yapıldığı ispatlanamadığından, kredi sözleşmesinin tarafı olan şirketten "Kredi Tahsis ve Değerlendirme Ücreti ve BSMV"si adı altında üç aylık devrelerde tahsil edilen ücretin, dava tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesinin isabetli olduğu-
İpotoğe konu taşınmazın aile konutu olduğu ve ipoteğin eşin muvafakati bulunmadığından, geçersiz olduğu gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması yönündeki kesinleşmiş aile mahkemesi kararı ipotek akdiyle ilgili olup geçerli şekilde konulmuş olan kefalet sözleşmesini etkileyici nitelikte olduğu- Mahkemece ortada geçerli bir kefalet bulunduğu gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı ipotek akit tablosunun uyarınca "dava dışı borçlunun borcuna ipotek limiti miktarınca müşterek müteselsil borçlu ve kefil olduğunu" beyan ederek akit tablosunu imzalamış olduğundan, kefalet limitinin 105.000 TL olduğu ve sorumluluğunun limit tutarı ve kefilin kendi temerrütü sorumluluğu ile sınırlı olduğu dikkate alınarak konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınıp takip tarihi itibariyle davacının sorumluluğunun tespiti gerektiği-
Lehine ipotek verilen şirketin kredi sözleşmeleri uyarınca doğmuş doğacak borçlarla birlikte 3.şahıslara kefalet sebebiyle doğmuş ve doğacak bütün borçlarını ipotek limiti dahilinde teminat altına almakta olduğu- Lehine ipotek verilen kişinin kefillerinin de şahsi borçlarının teminatı olarak kabul edilmesi, ipotek müessesinin amacına uygun düşmeyeceğinden, mahkemece lehine ipotek verilen şirketin bankaya borcunun olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken genel işlem koşullarının geriye doğru uygulanmasıyla kabul kararı verilmesinin hatalı olduğu-
İpotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle 6098 s. TBK yürürlükte olmadığından, genel işlem koşullarıyla ilgili hükümlerin uygulanamayacağı, bu hükümlerin, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin bir kural niteliğinde bulunmadığından nedeniyle geçmişe etkili şekilde somut olaya uygulanamayacağı- İpotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle davalının ipotek sorumluluğunun yanı sıra davadışı şirket lehine müteselsil kefil olmayı da taahhüt ettiği gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Feshe konu sözleşme hükmü değerlendirilmeden, fesih koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu- Davacı eczacı tacir olup, davalı ile arasında yapılan sözleşmenin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu gözetildiğinde, anılan sözleşme hükmünün genel işlem koşulu olarak kabulünün de mümkün olmadığı, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği gözetilerek, konusunda uzman bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde fesih koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı işleminin hukuka uygun olup olmadığı hususunda ayrıntılı şekilde bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerektiği-
Dava, hesaba konulan blokenin kaldırılması istemine ilişkin olup, her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesindeki kefil aleyhine düzenlemelerin 6098 sayılı TBK'nın 21. maddesi kapsamında yazılmamış sayılacağı belirtilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, kredi sözleşmesinin 06.02.2006 tarihli olması nedeniyle uyuşmazlığa 6098 sayılı TBK'nın uygulanmasının mümkün olmadığı, bu durumda, sözleşmenin kefalet başlıklı 70. maddesindeki "kefilin asıl borçlunun tüm borçlarına kefil olduğu" yönündeki düzenlemenin geçerli olduğu, ayrıca, asıl borçlunun kredi sözleşmesi kapsamında kullandığı 2 adet meri teminat mektubundan kaynaklanan riski de devam ettiğine göre bankanın davacı kefilin hesabına koyduğu blokede bir usulsüzlük bulunmamakta olup, mahkemenin sözleşmedeki kefil aleyhine düzenlemelerin geçersiz olduğu, asıl borçlunun aracı üzerinde rehnin ve hesabındaki blokenin kaldırılmasına rağmen kefilin hesabına bloke konulmasının doğru olmadığı yönündeki gerekçesi yerinde görülmediği -
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi de istenmesine rağmen bu konuda her hangi bir karar verilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Davada sözleşmenin feshi istemine bağlı olarak davalı yana devredilen bölümün tapusunun iptali ile tescil talebi kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de tapusu iptal edilen bölümlerden bir tanesi davalılardan biri adına kayıtlı olduğundan, harç hesabı yapılırken bu hususun dikkate alınması gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor