Mülkiyet hakkına dayalı davaların 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesi kapsamında düşünülmesine yasal olanağın bulunmadığı-
Yanlar arasında düzenlenen 2.2.2010 tarihli belgenin, harici bir belge olup, tarafların mülkiyet hakkını değiştirici ya da kısıtlayıcı bir sonuç ve yanlar yararına ayni bir hak doğuramayacağı, ancak var ise kişisel haktan dolayı zarar tazmini istenebileceği, sözü edilen 2.2.2010 tarihli belge karşılıklı muvafakata dayalı tarafların taşınmazlardaki kulanımını düzenleyen sözleşme niteliğinde olup, dava açılmakla muvafakatin geri alındığının kabul edilmesinin gerekeceği, hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulünün gerekeceği-
Mülkiyet hakkı elinden alınan kimseye bir bedel ödenmesi gerektiği tartışmasız olup, davacının zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca kendi âkdine müracaat etme olanağına sahip olması, haksız eylemi nedeniyle ya da kusursuz sorumluluktan ötürü Hazine'ye karşı dava açmasını engellemeyeceği gibi Anayasanın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerini rücu edilmek kaydıyla ancak Devlete karşı açılabildiği şeklindeki hüküm gözetildiğinde, davanın müstakil olarak Hazine'ye karşı açılması mümkün olduğu gibi, taşınmazı satan kişilere karşı da açılmasının mümkün olduğu-
Dava, tapu kaydının iptalinden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davacının taşınmaz mülkiyetini yitirdiğinin kesinleştiği tarihten sonra açılabileceği; mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle taşınmaz değerinin tespiti ve taşınmaz üzerinde bir bina var ise, kişinin yapılanmada iyiniyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığının araştırılması gerekip, mahkemece alınan bilirkişi heyeti raporunun hükme elverişli ve yeterli olmadığından hükmün bu nedenlerle bozulması gerekeceği-
E.tıldığı iddia edilen taşınmazın değerinin belirlenmesi ve bu değer üzerinden harç ikmali yaptırılması, ondan sonra işin esasına girilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Kıyıların zamanaşımı yolun ile kazanılmasının, tapu sicili hükümlerine bağlı tutulmasının, haczedilmesinin mümkün olmayacağı-
Haksız inşa edilen muhdesatların kaldırıldığının anlaşılması halinde, verilecek kararının hukuki niteliğinin değişeceği ve yargılama sırasında konusuz kalan istekler yönünden "karar verilmesine yer olmadığı"na şeklinde hüküm kurulacağı ve yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücreti ve harç miktarını da değiştireceği-
Eğer anılan bölümlerin uygulamalı imar planına dayalı olarak değil de mutasavver (tasarlanmış) plan gereğince imar yolu olarak ayrılması söz konusu ise, davacının TMK'nın 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilmek suretiyle neticeye gidilmesinin gerekeceği-
E.tmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri-
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle çekişmeli taşınmazı kullanıp kullanılmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için mahallinde keşif yapılarak değişik iş dosyasındaki raporda değerlendirilerek, davalıların çap sınırlarına elatmaları bulunup bulunmadığının; tespiti için kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere takometrik aletlerle ve kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmasının, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmasının, ondan sonra bir karar verilmesinin gerekeceği-