Alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkin davada, davacı, tacir olmadığı gibi eldeki dava da Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığından, davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
Davacıların kısmi olarak borçlu olmadığının tespitine ilişkin davada, davalı alacağı temlik almış olup, usulüne uygun geçerli temlik işlemi yapıldıktan sonra, temlik edenin alacaklının alacak miktarı yönündeki beyanı temlik alan davalıya karşı ileri sürülemeyeceğinden mahkemece temlik tarihi itibariyle davacıların icra takibine konulan borçlarıyla ilgili bilirkişi aracılığıyla hesaplama yaptırılması ve davacıların kefil oldukları dava dışı asıl borçlunun borcu verilen kredi ve yapılan geri ödemeler dikkate alınarak saptanması ve böylece temlik eden bankanın temlik edebileceği gerçek alacağının bulunması, ayrıca davacıların icra takibine konu alacağın dayanağı olan genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olmaları nedeniyle kendi kefalet limitleri ve temerrütlerinin sonuçlarından sorumlu oldukları gözetilerek, tüm delillerin değerlendirilip bir karar verilmesi gerektiği-
Mal satışından kaynaklanan alacağın tahsilini amaçlayan icra takibine itirazın iptali davasında, takip tarihi itibariyle davacının temlik ettiği miktardan fazla bir alacağı olmadığı, bu hususun karar yerinde değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kat malikleri kurulu kararı ile yetki verilmiş ise, yöneticinin sadece 634 Sayılı Yasa hükmünden kaynaklanan davaları açabileceği, yüklenicinin yapımını yüklendiği inşaattaki ayıplı ve eksik işlerin giderilmesi için yüklenici hakkında dava açılmasını sağlamak amacıyla görevlendirilen yönetici ya da yönetim kuruluna kat maliklerinin temsil yetkisi vermiş sayılacaklarının kabulüne hukuksal olanak olmadığı, site yönetiminin veya yönetim adına dava açan yöneticinin bu davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, bu şekilde açılan bir davada, yöneticinin aynı apartmanda kat maliki bulunması halinde, çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesinden hareketle, eksik ve ayıplı işlerden doğan zarardan yöneticinin apartmandaki payı oranında dava hakkının bulunduğunun kabulü gerektiğinden dava açan sitesi yöneticisi Z. B.’in, kat maliklerinden olup olmadığı, kat maliklerinden ise, bağımsız bölümü arsa sahibinden mi satın aldığı, arsa sahibinden kaynaklı edinmiş ise yükleniciye karşı talebi yönünden arsa sahibinden arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı hakları ayrıca temlik alıp almadığı üzerinde durularak, oluşacak sonuca göre talep hakkının bulunup bulunmadığı ve varsa miktarı da tespit edilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Gayri nakdi alacakların depo edilmesine ilişkin icra takibinde alacağın tahsili yönünde bir istem bulunmadığından dolayı İİK. 67. maddesi hükmü uyarınca kötüniyet tazminatına da hükmedilmeyeceği- Temlik eden banka çekler nedeniyle depo talebinde bulunmuş, ancak iki adet çek henüz iade edilmemiş ve yasa gereğince çek bedeli henüz ödenmemiş olduğundan iade edilmeyen bu çekler ile ilgili depo kararı verilmesi gerektiği-
Faktoring şirketinin faktoring işlemi ile devraldığı alacağın, alacağın temliki hükümlerine tabi oduğu- Faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden 6361 sayılı Yasanın 9/2 ve 6098 sayılı TBK'nın 188/1.maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği- Borçlunun, faktoring işlemini öğrendiği sırada önceki alacaklısına karşı sahip olduğu def'ileri, alacağı faktoring sözleşmesine dayanarak devralmış olan faktoring şirketine karşı da ileri sürebileceği- 6361 sayılı Yasanın 9/2. ve TBK'nın 188/1. maddesi karşısında faktoring işleminin tarafları arasındaki ilişkiler yönünden şahsi def'ilerin ileri sürülebilmesinde faktoring şirketinin iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının sonuca etkisi bulunmadığından mahkemece bedelsizlik iddiasının incelenmesi gerektiği-
Alacağın temliki ile alacak hakkının bunu devralan 3. kişiye geçeceği ve alacakla ilgili her türlü (dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi) hukuki işlemlerin bu 3. kişi tarafından yapılabileceği- Alacak üzerindeki tasarruf yetkisi, takibe başlandıktan sonra dosya alacağını temlik alan alacaklılara geçmiş olduğundan, temlik edenin alacak üzerinde artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından (kalmadığından), hakkında dava da açılamayacağı- Kendilerini vekil ile temsil ettiren temlik alacaklıların asıl alacakla sınırlı olmak üzere dosya payı dikkate alınarak nispi vekalet ücreti hesaplanması gerekirken tüm dosya alacağı üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplanması ve buna göre karar verilmesinin hatalı olduğu-
Müteveffanın kullandığı tüketici kredisini müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla ödeyen davacı krediden doğan tüm hakları temlik aldığından, davacının TBK. mad. 183 uyarınca halefiyet ilkesinden kaynaklanan davalıya karşı rücu hakkını kullanmış olduğu- Uyuşmazlık, tüketici kredisi sözleşmesinde kefilin asıl borçluya rücu talebinden de kaynaklanmakta olup, davaya bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu- Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan, taraflar ileri sürmese de yargılamanın her aşamasında re’sen göz önüne alınacağı-
Davacının talebi temlik alınan alacağa dayalı olduğundan, öncelikle temlik tarihi itibariyle davalının dava dışı temlik eden kişiye bir borcunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği- İktisadi bütünlük kavramından hareketle temlik edenin ya da temlik alan davacı şirketin talimatı olmadan, dava dışı üçüncü kişilere yapılan ödemelerin temlik edenin davalı nezdinde oluşan alacağı için yapıldığının kabulünün hatalı olduğu- İİK. mad. 257 uyarınca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, alacağın muhtemel varlığına kanaat getirilmesi yeterli ise de, alacaklının bu kanaati oluşturacak bilgi ve belgeleri talebine eklemesi gerektiği-