TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri > - Alacağın Devri > - A. Koşulları > - I. İradi devir > Madde 183 - 1. Genel olarak
Davacılar alacağın temliki sözleşmesine dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı. A.Ş. aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itirazın iptali davası açmış olup davacıların temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki A.Ş. bu davada taraf olmadığından ve eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacıların tacir olmadıkları, davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili olmadığı görüldüğünden, davaya "asliye ticaret mahkemesinin" değil, "asliye hukuk mahkemesinin" bakması gerektiği- "Alacağın temliki sözleşmesinin temelindeki ilişkinin davacılar ile Tasfiye Halindeki A.Ş. arasındaki kar - zarar katılım hesabından kaynaklandığı, TTK. mad. 4/1-f gereğince ticari davanın söz konusu olduğu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca yerinde görülmediği-
İflasın ertelenmesi davasında, ticaret mahkemesince verilen ara kararın icra mahkemesince yorumlanamayacağı- "Temlik işlemlerinin durdurulmasına" yönelik ara kararı alınmasına rağmen, bu ara kararından iki gün sonra davacı tarafından ipotek alacağının devir edildiği anlaşıldığından, mahkemece iflasın ertelenmesi davasında verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle yapılan temlik işlemi geçersiz olduğundan, temlik alanın alacaklı sıfatına sahip olamayacağı ve bu nedenle şikayetçinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile alacaklı sıfatıyla takip yapan temlik alanın aktif husumet yokluğu nedeniyle takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, "davacı şirket hakkında iflas davası açılmış olduğu, bu davada verilen tedbir kararları gereği bu temliknamenin geçerli kabul edilemeyeceği" kanaatine varılmış ise de, davacı şirketle ilgili açılan iflas davasında ve öncesinde şirket temsilcilerinin alacaklarını temlik edemeyeceğine dair bir tedbir kararı verilmediği, dosya alacağının temlik edildiği tarihte henüz 2. alacaklılar toplantısı yapılmadığı ve iflas kararı da verilmediği anlaşıldığından, temliknamenin geçerli ve bağlayıcı nitelikte olduğu- Temlik alanın davacı olarak kabul edilmesi ve davacı yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Maliki olduğu 198 ada 7 parsel sayılı taşınmazı dava dışı NSB Turizm şirketinden 23.07.2013 tarihinde satın aldığını, davalı hiçbir hakka dayanmadan taşınmaza gecekondu ve sera yapmak suretiyle kullandığını, önceki malik olan dava dışı şirketin ecrimisil hakkını alacağın temliki sözleşmesiyle kendisine devrettiğini ileri sürerek elatmasının önlenmesine, gecekondu ve seranın yıkılmasına, 04.12.2008 ile 03.12.2013 tarihleri kapsayan döneme ilişkin 60.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline-
Takibin iptaline ilişkin davanın kesinleşmesi beklenmeden tasarrufun iptali davasında "davanın konusuz kalması sebebi ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkin davada, davacı, tacir olmadığı gibi eldeki dava da Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığından, davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
Davacıların kısmi olarak borçlu olmadığının tespitine ilişkin davada, davalı alacağı temlik almış olup, usulüne uygun geçerli temlik işlemi yapıldıktan sonra, temlik edenin alacaklının alacak miktarı yönündeki beyanı temlik alan davalıya karşı ileri sürülemeyeceğinden mahkemece temlik tarihi itibariyle davacıların icra takibine konulan borçlarıyla ilgili bilirkişi aracılığıyla hesaplama yaptırılması ve davacıların kefil oldukları dava dışı asıl borçlunun borcu verilen kredi ve yapılan geri ödemeler dikkate alınarak saptanması ve böylece temlik eden bankanın temlik edebileceği gerçek alacağının bulunması, ayrıca davacıların icra takibine konu alacağın dayanağı olan genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olmaları nedeniyle kendi kefalet limitleri ve temerrütlerinin sonuçlarından sorumlu oldukları gözetilerek, tüm delillerin değerlendirilip bir karar verilmesi gerektiği-