Ortak çocukların anne yanında kalmayı istemiş olmaları ve yeniden evlenmiş olan annenin yeni eşiyle ortak konutlarını oluşturmaları için gerekli süreyle sınırlı ve zorunlu olarak çocukları kendi ailesinin yanına bıraktığı bu tarih ile dava tarihi arasında yirmi gün gibi çok kısa sayılması gereken bir sürenin geçmiş olması karşısında; davalı annenin velayet görevini ihmal ettiğinden söz edilemeyeceği; bu durumda; davalı annenin velayet görevini ihmal ettiğine dair başkaca bir husus da ispat edilemediğinden; velayetin değiştirilmesi davasının reddedilmesi gerektiği-
Talepte bulunulan mahkeme, geri dönmesi halinde çocuğun fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağı yönünde ciddi bir risk bulunduğunu tespit ederse iade talebini kabul etmek zorunda olmadığı ve çocuğun mutad meskene iade edilmesi halinde psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağı yönündeki bilirkişi raporuna dayanılarak mahkemece yapılan değerlendirme kurul çoğunluğunca yerinde görüldüğü ve Uluslararası Sözleşmenin 13/b maddesi uyarınca iade zorunluluğu bulunmayan bir halin somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, aynı hususa işaret eden direnme kararının usul ve yasaya uygun olup onanması gerekeceği-
Boşanma sonucu velayet anneye verilmiş, anne ise kısıtlanmış ancak karar henüz kesinleşmediği gibi, annede olan velayette Türk Medeni Kanunu’nun 348. maddesi hükümlerine göre kaldırılmadığı, mahkemece kısıtlanma dosyasının sonucu beklenmeden ve velayetin kaldırılmasına dair bir kararda olmadan hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Çocukla kişisel ilişkinin kaldırılmasına ilişkin verilen kararların Yargıtay’da duruşmalı inceleneceğine ilişkin hüküm bulunmadığından; evrak üzerinde inceleme yapılacağı- Kişisel ilişki dönemlerinin yeniden düzenlenmesine yönelik bir talep bulunmamasına ve çocuğun menfaati gözetilip re'sen yeniden kişisel ilişki düzenlemesi yapılmasını gerektirecek bir olgu da belirlenmediği halde; mahkemece yazılı şekilde kişisel ilişki düzenlemesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Velayet hakkının kaldırılabilmesi için; anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi; ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır bir biçimde savsaklamaları şartlarının var olması gerektiği; olaya uygun kanun hükmünün belirlenmesinde hata ile velayetin değiştirilmesi yerine, velayetin kaldırılmasına (nez’e) karar verilmesinin hatalı olduğu- Velayeti babaya verilen küçük ile anne arasında kişisel ilişki düzenlenmemesinin doğru olmadığı-
Annenin velayet görevlerini ağır suretle ihmal ettiği bu nedenle davalı annenin küçük üzerindeki velayetinin kaldırılmasına karar verildiği bu hususun taraflarca temyiz edilmeyip kesinleştiği anlaşılmış olup, davacı babanın küçüğe karşı yeterli ilgiyi göstermediğine ya da ona karşı olan yükümlülüklerini ağır bir biçimde savsakladığına dair yeterli delil bulunmadığı gibi davacı babanın küçüğü sahiplendiği halde velayetinin davacı babaya verilmesine yönelik talebin reddi ile velayetinin kaldırılması ve küçüğe vasi tayini için ihbarda bulunulmasına şeklinde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Görev kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiği- Velayetin kaldırılmasında ilişkin davanın, Aile Mahkemesinde bakılacağı; Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanacağı-
Velayetin değiştirilmesine ilişkin davada delillerin değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, velayetin davalı babadan kaldırılmasının isabetsiz olduğu; velayet kaldırıldıktan sonra davalı baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmamış olmasının da isabetsiz olduğu-
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, hem davalı annenin hem de davacı babanın, akıl zayıflığı nedeniyle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi uyarınca kısıtlandıkları bu nedenle mahkemece Türk Medeni Kanununun 348/3 maddesi uyarınca davalının küçük üzerindeki velayetinin kaldırılarak çocuğa vasi atanması için Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulması gerektiği-
Velayetin kaldırılması isteği Türk Medeni Kanununun, üçüncü kısmı hariç ikinci kitabı (m.118-395) kapsamında ve Aile Mahkemesinin görevi içerisinde olduğundan, mahkemece velayetin kaldırılması yönündeki dava açısından dosyanın tefriki ile bu yönden görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-