Davalılara isnat edilen zararı doğuran fiillerin, bu konuda herhangi bir cezai soruşturma olmasa da, ceza kanunları mucibince suç sayılan bir fiil teşkil etmesi halinde, davadaki zamanaşımının, bu fiile karşılık gelen yasa maddesi için öngörülen, uygulamadaki deyimi ile “uzatılmış zamanaşımı süresine” tabi olup olmadığı konusunda mahkemece inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği-
11. HD. 24.10.2018 T. E: 2016/14159, K: 6638-
Anonim Şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde, hem şirkete, hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları öngörüldüğü- 6102 s. TTK m. 5/3 uyarınca dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğuna göre ve taraflar arasında vekalet ilişkisi olmadığı gibi, ticari işte mevcut olmadığından, dava Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan da olmadığından, davaya bakmaya Ticaret Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
dava dışı anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ve ortaklarına karşı açılan sorumluluk davasında, yönetim kurulu üyesinin dava dışı anonim şirketi zararlandırıcı eylemleri söz konusu olup, zararlar, dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacılar murisinin ise, dolaylı zararı kapsamında olduğundan davacılar murisi ortağın dolaylı zarar talebi nedeniyle hükmolunacak tazminatın dava dışı anonim şirkete verilmesinin istenmesi gerektiği halde davacıların kendilerine verilmesini istemeleri nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı davada varlığı ileri sürülen "doğrudan zararın" doğduğu tarihte yürürlükte bulunan 6102 s.TTK. 644/1-a uyarınca, aynı Kanunun 553. maddesinin uygulanmasını gerektiği- 6335 s. K. ile yapılan değişiklikle sorumluluğun kusura dayandığı belirtildiğinden, davacının, davalı tasfiye memurunun görevini icrası sırasında, davadışı tasfiye halindeki şirketin yapılandırılmış vergi borcuna ilişkin ödenmesi gereken ikinci taksidin ve müteakip taksitlerin ödenmemesinde kusurlu olduğunu ve sonuçta bu vergi borçlarının kendisi tarafından ödenmesi nedeniyle zarara uğradığını ispatlamakla yükümlü olduğu-  Doğrudan taksitlerin ödenmediğinden bahisle davalı tasfiye memurunun sorumlu olduğuna kanaat getirilmesi hatalı olup şirketin geçmiş dönem vergi borçlarına ilişkin yapılandırma taksitlerinin ödenmesi gereken tarihlerde, borçları ödeme kabiliyetinin bulunup bulunmadığının anlaşılması için mahkemece bu konuda inceleme ve araştırma yapılması gerektiği- Şirketin vergi borçlarının ödenmesi gereken tarihlerde ileri sürüldüğü gibi likit varlığının bulunduğu saptandığı takdirde, davalı yanın bu yönde TCMB'ye yaptığı başvurunun olumlu sonuçlanmamasında kendisine izafe edilecek bir kusurun bulunup bulunmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerektiği- Likiditenin varlığı saptandığı takdirde, şirketin sonuçta yapılandırılan vergi borçlarının tahakkuk ettiği dönemde de bu likiditenin var olup olmadığı, olması halinde davadışı şirketin eski müdürü olduğu anlaşılan davacının, likidite varlığına rağmen vergi borçlarını ödeyip ödemediği, bu anlamda VUK'nın 10. maddesi kapsamında bir sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, şirkete ait vergi borcunun ortaklardan tahsili konusunda Vergi Dairesince 6183 s.K. m. 35 çerçevesinde bir takibat yapılıp yapılmadığı, davacının ödemesinin bu takibata bağlı olup olmadığı, böyle bir takibatın varlığı halinde ise yine davacının Vergi Dairesinin bu yöndeki işlemine karşı hukuksal haklarını kullanıp kullanmadığı, davalı tasfiye memurunun göreve başlamasını müteakip şirkete ait defter ve belgeler ile demirbaşların kendisine teslimi konusunda davacının herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı, bunun davalının sorumluluğuna, davacının varlığını ileri sürdüğü zarara ve bunun sonucu hükmedilecek tazminata etkisi olup olmayacağı hususlarında TBK. 52 çerçevesinde bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığı-
TTK 202/c, e gereğince, alacaklı davacı da dava dışı şirketinin yöneticileri olan davalıların sorumluluğuna gidebilirse de, bu davaya kıyas yoluyla TTK 553, 555, 557, 560, 561 maddelerinin uygulanacağı- Davacı, davalılardan .. şirketinin kullandığı kredilere dava dışı şirketinin kefaletini almak suretiyle şirketinin zararına sebep olduğunu, borca batık hale getirdiğini iddia etmekteyse de, iddianın ileri sürülüş biçimine göre meydana geldiği iddia olunan zarar dolaylı zarar olduğundan, alacaklının ancak zararın şirkete ödenmesini talep edebileceği- Davacı, bir şirketin diğer şirkete verdiği kefaletler nedeniyle zararının gerçekleştiğini ileri sürmüşse de, bilirkişi raporuna göre bu kefaletler nedeniyle ... şirketi herhangi bir ödeme yapmadığından, şirketin aleyhine kefaleti nedeniyle icra takibi yapılıp yapılmadığı ve özellikle bu takip sonucu iflasına karar verilip verilmediği üzerinde durularak öncelikle şirketin ne surette zarara uğradığının tesbiti gerektiği-
11. HD. 28.06.2018 T. E: 2016/10007, K: 4908-
3. HD. 07.06.2018 T. E: 2017/3197, K: 6539-
Davacının kendi üzerinde doğan bir zarar değil de şirkete yönelik meydana gelen bir zarar olması halinde, mahkemece, oluşan zararın dava dışı şirketin zararı olduğu ve davacının oluşan zararı kendisine istediği gözetilerek davacının davalı bankaya karşı açılan davada aktif husumetinin bulunmadığının kabulü gerektiği- Davalı şirket müdürünün eylemleriyle kendisini zarara uğrattığı iddiasına dayalı olarak açılan dava, dolaylı zarar nedeniyle davacı şirket ortağı tarafından yönetici aleyhine açılmış bir sorumluluk davası niteliğinde olduğundan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 s. TTK'nın 556. maddesi atfı ile 309. maddesi uyarınca (6102 sayılı TTK'nın 644/1-a maddesi uyarınca uygulanması gereken 553. ve 555. maddeleri), limited şirket ortaklarının, “tazminatın şirkete verilmesi” kayıt ve koşuluyla sorumluluk davasını açabilmelerinin mümkün olduğu, davacının tazminatın bizzat kendisine ödenmesini istemiş olması karşısında, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Şirketin zarar görmesi nedeniyle ortaklar ve alacaklıların da zarar göreceği, sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle bir zararın bulunması, zararın oluşmasında yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının olması zorunlu olduğu, yönetim kurulu üyelerinin kusurluluğundan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmesi gerektiği, kusursuzluğun ispatı ise genel hükümlere tabi olduğu, ancak dolaylı zarara sebebiyet veren eylemler nedeniyle şirket alacaklısı tarafından TTK mad. 336/5'e binaen alacak isteminde bulunması halinde TTK mad. 309 ve 340 uyarınca dava sonucunda hükmedilecek tazminatın zarar verilecek şirketin yönünden karar verilmesi yönünde Yargıtay kararlarının bulunduğu, doktrinde de bu görüşün hakim olduğundan, somut olayda vakfın TMK mad. 109 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kurucu ortağı oldukları dava dışı şirketin, esas sözleşmesine aykırı olarak yönetim kurulu ve denetçiler kuruluna seçilmek üzere aday göstermediği, dava dışı şirketin ödenmiş sermayesinin tamamen yitirilmiş olduğu, mezkur hastanenin işletilmesi için yapılan tekliflere davalı vakfın cevap vermediği ve dava dışı şirketin faaliyetlerini sürdüremediği açık olduğu, TTK mad. 553'e göre davalı vakfın ve gerçek kişi yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirkete vermiş olduğu zarar nedeni ile davacının uğramış olduğu zararın kabulü ve zararın oluşumu ve davacı şirketin toplam borç yükleri kaydi değerler üzerinden tespit edilmiş bulunduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor