Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olmasının zorunlu olduğu-
Davada, ehliyetsizlik hukuki sebebine de dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi gerektiği- Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olmasının o işlemi geçerli kılmayacağı- Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirdiği, hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kıldığı-
Mahkemece öncelikle taşınmazın satışına ilişkin resmi senedin getirtilerek satış bedelinin tam olarak saptanması, ayrıca o döneme ait köy defter ve kayıtlarının nerede olduğunun ilgili birimlerden sorularak anılan kayıtların temin edilmesi, davalının satış bedelini hangi tarihte ve nereye ödediğinin gerekirse kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak açıklığa kavuşturulması, oluşacak duruma göre bir karar verilmesi; davalı tarafından satış bedelinin ödenmediğinin saptanması halinde davacı tarafından Hazine adına tescil istenmiş ise de, adı geçen köyün hangi ilçeye bağlandığı belirlenerek tescil kaydının bu ilçe üzerinde oluşturulması gerekeceği-
İmar işlemi iptal edilip, imar parsellerine ilişkin sicil kayıtları yolsuz tescil durumuna düştüğüne göre, öncesini teşkil eden 473 parsel sayılı taşınmazın ihyasına karar verilmesi gerekeceği, davadaki istek de kadastral parselin ihyası olduğu halde mahkemece bu husus gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın bulunduğu yörede yaşayan davalıların, satın aldıkları taşınmazın gerçek değerinin basit bir araştırma ile tespit edebilecek durumda olmalarına karşılık, tapuda beyan edilen değere göre 6,5 kat, kendi beyanlarına göre 1 kat daha düşük bir fiyata satın almış olmalarının iyiniyetli olmadıklarını göstereceği bu nedenle aleyhlerine açılmış olan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin davada, hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği, kaldı ki böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı-
Tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmadığı, ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabileceği, kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemeler olduğu, TMK'nun 713. maddesinin 2. fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıya ulaşması; bu fıkrada belirtilen koşullar yanında aynı zamanda 713/1. fıkrasındaki koşulların da gerçekleşmiş bulunmasına bağlı olduğu, çünkü 2. fıkrada; “aynı koşullar altında…” denilmek suretiyle aynı maddenin 1. fıkrasına atıfta bulunduğu anlaşıldığı, bu nedenle 1. fıkradaki koşulların araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmesi gerekeceği-
Tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesine imkan tanıyan TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan üç halden biri olan “…ölmüş…” ibaresi , “Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih ve 2009/... Esas, 2011/... Karar sayılı kararıyla iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabul edildiği, bundan ayrı, harici satış senetleri sadece tapulu taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren kural olarak satın alan kişi veya kişilerin zilyetliğinin hangi tarihte başladığı bakımından kabul edilebileceği, bunun dışında tapulu taşınmazların TMK'nun 706, TBK'nun 237, 2644 sayılı TK'nun 26. maddesi gereğince alım ve satımları resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayıp, alıcıya herhangi bir hak bahşetmeyeceği, TMK'nun 713/1. maddesine dayalı istek hakkında da hiç şüphesiz olumlu bir sonuç doğurmayacağı, yani, tapulu taşınmazların kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığı, sadece bunun tek istisnasını TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan hukuki sebeplere dayalı olarak açılan davaların oluşturduğu-
Dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın tapuda kayıtlı iken 1972 yılında haricen satılıp devredildiğine, tapulu taşınmazların satışının TMK'nın 706/1, 6098 sayılı TBK'nın 237, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26, Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddesi gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, satış işlemi resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağına göre, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre geçersiz sözleşmelerde, akdin geçersizliği sebebiyle her iki taraf verdiğini geri alabileceği, davacı; TMK'nun 995. maddesi uyarınca satış bedeli ödeninceye kadar hapis hakkına sahip olup, bu satış bedeli ödeninceye kadar aynı zamanda taşınmazdan yararlanabileceği- Satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecbur olduğu, bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini isteyeceği, ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği tarihte, verdiği parayı isteme hakkı doğacağı, işte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olduğu-