İtiraz Hakem Heyetinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkün olduğu-
Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu davacının mülteci statüsünde olmadığı sabit olup mahkemece; öncelikle davacıya 6458 sayılı Kanun'un 62 ve 63 üncü maddeleri uyarınca uluslararası koruma kapsamında "şartlı mülteci" veya "ikincil koruma" statüsünün verilip verilmediği araştırılarak uluslararası koruma statüsü var ise aynı Kanun'un 88 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı karşılıklılık esasından ve teminat göstermekten muaf tutulması gerektiği-
Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varılan davalı kadının adli yardım talebinin kabulü gerektiği- Somut uyuşmazlıkta davanın reddine karar verildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren kadın yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar verildiği- Mahkemece bozma ilamına uyularak, kadın lehine 22.000,00’er TL maddî ve manevî tazminata hükmedilmişse de, yeniden kurulan hüküm bozma ilamında belirtilen ilkelere, bozmanın amacına uygun olmayıp, kadın lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatın yine az olduğu-
Dava dilekçesinde tanık deliline dayanmayan sonradan delil gösterilmesi için ilgili kanun maddesinde belirtilen (HMK. 145) istinai hallerin mevcudiyetini de ileri sürmeyen davacı vekilinin, ön inceleme aşamasından sonra bildirdiği tanıkların dinlenmesinin mümkün olmadığı- Mahkemece; davacı vekilince süresinde ileri sürülmeyen ve bildirilmeyen tanık beyanları hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usül ve yasaya aykırı olduğu-
Davalılar, dava konusu taşınmazların alacağa mahsuben alındığını beyan etmiş olup, İİK'nun 279/2 maddesi gereğince borca karşılık yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme vasıtası olarak kabul edilememesine göre tasarrufun iptaline ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davacının kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz harç ve giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlayamadığından adli yardım talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Temyiz dilekçesinin süresinde temyiz defterine kaydedildiği ancak davacı tarafından temyiz harç ve giderlerinin yatırılmadığı anlaşıldığından, temyiz harç ve giderlerinin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi hâlde temyiz başvurusundan vazgeçmiş sayılacağı hususunun davacıya yazılı olarak bildirilmesi, verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderleri yatırılmadığı takdirde temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilerek davacıya tebliğ edilmesi, verilen kesin süre içinde temyiz harçlarının tamamlanması hâlinde, temyiz harçlarının tamamlanmaması sebebiyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair verilen kararın, tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde temyiz edilmesi durumunda ise temyiz harç ve giderleri de yatırıldıktan sonra dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiği-
Temyiz başvurusu açısından temyiz dilekçesi ekinde sunulan belgeler kapsamında adli yardım talebi değerlendirildiğinde, yatırılması gereken temyiz harç ve giderlerinin yüklü bir miktar olmadığı da dikkate alındığında Kanun'da öngörülen koşulların oluşmadığı anlaşılmakla adli yardım talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı adına taşınmaz bulunduğu, babasından dolayı ölüm aylığı aldığı ve düzenli bir gelirinin mevcut olduğu, bakmakla yükümlü olduğu kimsenin bulunmadığı anlaşıldığından adli yardım talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından malî durumunu gösterir hiçbir belge sunulmadığı, kanun yoluna başvururken temyiz yoluna başvurma ve maktu temyiz karar harçları ile temyiz gider avansının yatırılması gerektiği, bunun ise yüklü bir miktar olmadığı, davacının kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken temyiz giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlayamadığı- "Davacının cezaevinde olduğu, mal varlıklarına el konulduğu, dava ve temyiz masraflarını ödeyecek durumda olmadığı, adli yardımdan faydalanması için belge ibraz etmesinin gerekmediği gerekçesiyle adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği" görüşünün kabul görmediği-