Davacı "kendisine ait parsele yapılması gereken konutun, komşusuna ait parsele yapıldığını, edimin hatalı ifasından sözleşmenin tarafı olan yüklenici asıl dava davalısının, denetleme ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyen, binaya yapı kullanma izin belgesi düzenleyen belediyenin, hatalı bir şekilde yapı aplikasyon belgesini düzenleyen harita mühendisinin sorumlu olduğunu" belirtmiş ve "yapılan evlerin inşai değerini ve yıkımı ihtimal dahilinde olduğundan yıkım masraflarını" istemişse de, tazminata hükmedilebilmesi için gerçek bir maddi zararın doğması, bu kapsamda sorumlunun kusurlu ve hukuka aykırı fiili ile bu zarara neden olması gerektiği- Dava dışı parsel maliki ile davacı arasında devam etmekte olan bir dava bulunmadığı- Davacının devam eden süreçte maddi olarak gerçek bir zararı olup olmayacağı net olmadığından, olması halinde ise zararın miktarı çeşitli durumlara göre değişebileceğinden ötürü varsayıma dayalı olarak gerçek zararın tespiti ve bu kapsamda muhtemel bir maddi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı- Davacının asıl ve birleşen davada maddi tazminat istemekte dava tarihi ve karar tarihi itibariyle hukuki yararı bulunmadığı- "Davacının TMK 724 hükmünce tescil isteme hakkı bulunsa bile, bu tamamen davacıya tanınan şahsi hak niteliğinde olup bunun yerine kişinin doğrudan zararları için gerek giderim yükümlülüğü gerekse haksız fiil hükümlerine göre bu davayı açmasını engelleyen bir hüküm bulunmadığı" şeklindeki karşı oyun ise kabul edilmediği-
Dosyada yer alan bilirkişi raporlarına göre tecavüzlü yapının yıkılmasının fahiş zarar doğuracak olması nedeniyle, belirlenecek güncel değerin depo ettirilerek hüküm kurulması gerekirken; 2011 yılında alınan bilirkişi raporuna göre ............ TL’nin depo edilip bu miktar üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiye ifraz ve tevhidi gösterir şekilde denetime elverişli bir kroki düzenlettirilmesi; akabinde düzenlenen ifraz krokisinin ilgili belediyeye sunularak ifraz ve tevhidin mümkün olup olmadığı hususunda belediye encümeninden bir karar alınması ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taşınmazın ifrazı hususunda onay makamından sorulmadan ifraz kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmaz 1995 yılında çapa bağlanmış olup davalı- karşı davacı tarafından da davacıya ait olduğunun bilindiği, davacı- karşı davalının taşmayı öğrendikten itibaren 15 gün içinde bu hususa itiraz etmemesinin davalının iyiniyetli olduğunun kabulü için yeterli olmadığı, dosyada yer alan bilirkişi raporlarına göre tecavüzlü yapının iki katlı depo olduğu belirlendiğinden yıkılması fahiş zarar oluşturacak esaslı yapı niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, taşkın yapı değerinin arzın değerinden fazla olduğuna işaret edilmeksizin mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak temliken tescil isteminin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiye ifraz ve tevhidi gösterir şekilde denetime elverişli bir kroki düzenlettirilmesi; akabinde düzenlenen ifraz krokisinin ilgili belediyeye sunularak ifraz ve tevhidin mümkün olup olmadığı hususunda belediye encümeninden bir karar alınması ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taşınmazın ifrazı hususunda onay makamından sorulmadan ifraz kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Bölge adliye mahkemesince, bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen ve davalıya ait üç katlı binanın .......... m2 lik taşkın olan kısmı yönünden, temliken tescil talebinin en önemli koşulu olan iyiniyetli yapılanma durumunun söz konusu olmadığı gözetilerek, bu kısım yönünden de temliken tescil koşullarının oluşmadığı gerekçeleri ile davalının irtifak hakkı kurulması veya temliken tescil talebinin reddine karar verilmiş ise de, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede ........... tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanunun 22.maddesinin (a) bendi uyarınca uygulama çalışmasının yapılmış olmasının, tesis kadastrosu ile yapılmış olan tespit ve sınırlandırmanın hatalı olduğunu ve yetersiz kaldığını gösterdiği, 3402 sayılı Kanunun 22/a maddesine göre yapılan uygulama sonucunda halen taşkınlık var ise de, bu durumun davacının kötü niyetli olduğunu söylemek için yeterli olmadığı, mahkemece, bilirkişi raporunda (C) harfiyle gösterilen ve davalıya ait üç katlı binanın ............. m2'lik taşkın olan kısmı yönünden, TMK’nın 725. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı araştırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davanın; elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisil istemine ilişkin olduğu, bir veya birkaç paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğunun açık olduğu, 21.06.1994 tarihli ve 13/24 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da; paydaşın açtığı elatmanın önlenmesi davasının, mülkiyet hakkından kaynaklanan ayni hakkına değer verilmek suretiyle pay oranında değil, mutlak olarak, taşınmazın tümü yönünden kabul edilmesinin zorunlu olduğu-
Mahkemece asıl ve birleştirilen davada elatmanın önlenmesi, ... ve ecrimisil istemlerinin kabulüne; temliken tescil isteminin reddine karar verilmişse de; hükümde elatılan taşınmaz ile ...’ine karar verilen yapının bulunduğu taşınmazın tapu kayıt bilgilerinin gösterilmediği, bununla birlikte, davacı taşınmazının hangi ve ne kadarlık kısmına elatmanın önlenmesine; davalıların taşınmazındaki yapının ise ne kadarının ve neresinin ...’ine karar verildiğinin de hükümde belirtilmediği, bu durum karşısında, hüküm fıkrasının açık ve infazının mümkün olmadığının kabul edilmesi gerekeceği-
Kamu tüzel kişiliğine ait taşınmazların temliken tescil yolu ile iktisabının mümkün olmadığı, kaldı ki dava konusu taşınmaz hem Orman İşletme Müdürlüğüne (Kamu tüzel kişiliğine) ait hem de 1955 yılında, davalı tarafından bina inşa edilmeden önce kadastro tespiti yapılarak çapa bağlandığı, çaplı taşınmaza bina inşa edilmesi halinde iyiniyet iddiası dinlenemeyeceğinden temliken tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulünün doğru olmadığı, dava konusu taşınmaz üzerine yapılan yapı, eski eser niteliğini taşımadığı için yapının kaldırılması fahiş zarara neden olmayacağından kal ve müdahalenin menine karar verilmesi gerekeceği-
Kural olarak; çaplı taşınmazda iyiniyetin kabul edilmediği, ancak çaplı taşınmaza taşkın yapı yapanın iyiniyet savunmasında bulunabileceği, iyiniyetli olduğunun kabul edilebilmesi için de kendinden beklenen özeni göstermesi, Kadastro Müdürlüğüne veya Belediye İmar Müdürlüğüne resmi başvuruda bulunarak görevlendirilecek kadastro teknisyeni veya harita mühendisinin çap sınırlarını işaretleyip göstermesi, taşkın yapı sahibinin bu sınırlar içerisine yapısını yapması gerekeceği, açıklanan yöntemle çap sınırlarını tespit edip resmi memurun gösterdiği sınırlar içerisine yapısını yapan kimsenin kendinden beklenen özeni göstermiş sayılacağı, o halde, çaplı yere yapısını taşıran iyiniyetini yukarıda açıklandığı şekilde ispat etmediği taktirde iyi niyetli kabul edilemeyeceği, böylelikle taşkın yapı sahibi davalı ...’nun iyiniyetli olmaması nedeniyle mahkemece davacının kal talebinin kabulüne ve yıkım masrafının davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davacı tarafın asgari levazım bedelini ödememesi nedeniyle kal talebinin reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, tecavüzlü taşınmazın kayıt maliki davalı ...'in cevap dilekçesi sunmadığı, yargılamaya katılmadığı ve temliken tescil talebinde bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece davalının talebi bulunmamasına rağmen temliken tescil hükmü kurmasının doğru olmadığı- Davalının usulüne uygun temliken tescil talebi bulunması halinde dahi, iyiniyet olgusu tartışılıp, tecavüzlü alanın davacıya ait taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı hususunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Komşuluk hukukunun ihlal edildiğinin kabul edilebilmesinin zarar koşuluna bağlı olduğu- Komşu parsel yönünde pencere ve balkon açılmış olmasının başlı başına komşuluk hukukuna aykırılık teşkil etmeyeceği, bir inşaatın imar planına aykırı yapılması temelde idareyi ve idari yaptırımı gerekli kılan bir davranış olduğundan, bu davranışın soyut olarak komşuluk hukukuna aykırı davranma biçiminde yorumlanamayacağı-