Dava edilen talep konusu niteliği itibariyle taraflar arasında tartışmalı olup, bölünebildiği de dikkate alındığında, davacının elektrik borcu olmadığına ilişkin olarak kısmi menfi tespit davası açabileceği-
Bir davanın kısmi olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekeceği; kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmediği-Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağınn daha fazla olduğu ve "istem" bölümünde "fazlaya ilişkin haklarını davacının saklı tutması yada" " alacağın şimdilik şukadarını dava ediyorum demesinin kural olarak yeterli olduğu-
İcra Müdürlüğü'nce yapılan maaş hacizlerinin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine söz konusu şirketçe İİK 83/2 madde hükmü uyarınca düzenlendiği anlaşılan maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda mahkemece yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarınca düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın bu ilkelere göre çözümlenmesinin doğru olmayacağı-
HMK.mad.25. ve 26.'ya aykırı olarak davacı tarafın ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağı talep miktarları aşılarak fazla miktarda karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Dava dilekçesinde, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının tahsiline karar verilmesi talep edilmesine rağmen mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin HMK.mad.297/2'ye aykırı olduğu- Bilirkişi raporunda fazla mesai, hafta ve genel tatil çalışması konusunda hesap yapılırken sadece davacı tanık anlatımlarının dikkate alındığı ancak davalı iş yerinde belirli tarih aralığında çalıştığı anlaşılan davacı tanıklarının anlatımı davacının tüm dönemleri için varsayıma dayalı değer verilerek fazla çalışma yapıldığının kabul edilmesinin isabetsiz olduğundan davacı tanıklarının iş yerinde çalıştığı dönemler açıkça tespit edilerek çalışma dönemleriyle sınırlı olarak fazla çalışma,hafta ve genel tatil ücreti miktarı belirlenmesi gerektiği- Davacının hastalık, mazeret ya da izin gibi sebeplerle yılın tamamında aynı şekilde çalışamayacağı kabul edildiğinden tanık beyanlarının esas alınarak hesaplanan alacaklardan dosya içeriğine ve çalışma süresine uygun düşecek yüzde otuzdan aşağı olmamak üzere bir oranda hakkaniyet indirimi uygulanması gerektiği- Islahla talep edilen fazla mesai tatili ücreti alacağından, ıslah tarihinden geriye doğru beş yılın dışında kalan kısmı zamanaşımına uğradığından ıslahla talep edilen ve zamanaşımına uğramayan alacakların hüküm altına alınması gerektiği- Hüküm fıkrasının, ihbar tazminatı,fazla mesai ve izin alacağının bürüt-net olarak karar verilmesi infazda tereddüde yol açabileceğinden isabetsiz olduğu-
2004 sayılı İİK. mad. 18 uyarınca şikayetler hakkında re'sen araştırma ilkesinin geçerli olup, mahkemece taraf delilleri ile bağlı olunmaksızın gerekli araştırmalar yapılarak taraflar gelmese bile gereken kararın verileceği, bu bağlamda icra mahkemesinin, şikayeti incelerken tanık dinleyebileceği, bilirkişiye başvurabileceği ve gerekli ise keşif yapabileceği-
Borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının şikayete konu icra dosyasına konu icra takibini de kapsadığı anlaşıldığından, eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa süre verilerek harcın tamamlanması da mümkün olup ticaret mahkemesince icra mahkemesine hitaben yazılan yazıda aksi yönde görüş belirtilmesinin sonuca etkisi bulunmadığından, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmeyeceği, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesinin, kural olarak yeterli olduğu- Davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde belirsiz ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise belirsiz alacak davasındaki taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği; davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu halde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının sıra cetveline itiraz hakkından vazgeçtiği yolundaki beyanı esas alınarak, sıra cetveline itiraz hakkından, hakkın doğumundan sonra feragat ettiği, bu beyanından dönemeyeceği- Sıra cetvelinin davacı yönünden kesinleştiğinden davacı tarafın bu şekilde kesinleşen sıra cetveline karşı itirazda bulunmakta hukuki yararının olmadığı-
Hakimin, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğu (HMK. mad. 24/1, 25, 26; HUMK. mad. 74,75 ve 76)- Davacı tarafça, 24.12.2009 tarihli yönetim kurulu kararından sonra 02.03.2011 tarihinde yeni bir araç alındığı, çalışmak üzere davalı kooperatife ihtarname gönderildiği, koopratifçe bu isteme herhangi bir cevap verilmediği ileri sürüldüğüne göre, talebin 24.12.2009 tarihli yönetim kurulu kararından sonra meydana gelen gelişmeler sonucu, kooperatifçe yaratılan muarazanın giderilmesi istemine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği- Davada taraf olmayanın durumu tartışılarak onun leh veya aleyhinde bir karar verilemeyeceği-
İ.lı işleme dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, ilk el durumundaki kişinin davada yer almasının sağlanması gerektiği- İ.lı işleme ilişkin tanık beyanı üzerinde durulması gerekeceği- Davacıların murisi tarafından yapılan temlikin, inançlı işlem olduğunun saptanması durumunda murisin herhangi bir borcunun bulunup bulunmadığının, borcun ödenip ödenmediğinin saptanarak herhangi bir borcunun olmadığının saptanması halinde, ara malikler davalılar ile son kayıt maliki olan davalının iyiniyetli olup olmadığının, bir başka ifadeyle TMK'nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının saptanması gerektiği-