Davacının ıslah dilekçesinin davalıya tebliğ edildiği, davalının ıslaha karşı zamanaşımı def'inde bulunduğu, davalının iki haftalık sürede ileri sürülmeyen zamanaşımı def'ine, davacının muvafakat etmediği anlaşılmasına göre davalının süresinde ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunmadığı gözetilmeksizin mahkemece dava konusu ücret alacağı yönünden davalının zamanaşımı savunması dikkate alınarak, ıslaha karşı zamanaşımı def'i değerlendirilmesinin hatalı olduğu-
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları üzerinde durularak, tanıkların bordro tanığı olup olmadığının denetlenmesi, ilgili ticaret sicili müdürlüğünden dava dışı işverenlerin ticaret sicili kayıtları celp edilerek incelenmesi, davalılar ile dava dışı işverenler arasında bağlantı olup olmadığı araştırılması ve gerekirse tanıkların beyanlarına yeniden başvurulması gerektiği- İşin inşaat sektöründe olması dikkate alındığında, coğrafi koşullar ve iklim şartları itibariyle, her mevsim aynı düzende çalışmanın, işin niteliğine uygun olup olmadığının tartışılmaması hatalı olduğundan, bu yönde beyanları sorulmayan davacı tanıkları yeniden dinlenerek, her mevsim aynı koşullarda çalışılıp çalışılmadığı hakkındaki bilgilerinin sorulması, ardından her iki taraf tanık beyanları birarada değerlendirilerek karar vermesi gerektiği-
Tefrik kararından sonra; hizmet tespit davasının sonucunun beklenilmesi yönünde ara karar tesis edilmiş olmasına rağmen 10. celsede bu ara kararından vazgeçmeksizin davacı vekilinin mazeretli bulunduğu celsede yokluğunda davanın reddi yönünde hüküm kurulması, hizmet tespiti dosyasında verilecek kararın bu davanın sonucunu etkileyeceğinden ve her iki dava arasında bağlantı bulunduğu anlaşıldığından sözü edilen hizmet tespiti davasının kesinleşene kadar mahkemece bekletici mesele yapılması gerektiğinden hatalı olduğu-
Davacının çalıştığı alt işveren şirketlerle yapılan ihale sözleşmesi ve idari şartnameler ve davacının yaptığı işe göre her bir sözleşme döneminde çalışmaya dayanak hizmet alım sözleşmeleri, teknik ve idari şartnameler ile hizmet sözleşmeleri sair ekleri davalıdan ve davacının çalıştığı alt işverenden celp edilerek yemek ve yol yardımına ilişkin incelenme yapılması gerektiği- Kıdem ve ihbar tazminatına esas alınacak olan giydirilmiş ücretin tespitinde asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler gözönünde tutularak belirlendiğinden, ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınacağı-
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacağın belirsiz kabul edilmesi gerektiği, Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda takdiri indirim yapılması gerekliliği ortaya çıkacağından, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığı, bu durumda alacağın belirsiz kabul edileceği- davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiği ve her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu edilen kıdem ve yıllık izin ücreti alacağının belirsiz olmadığı-
Davacının ıslah talebinde bulunan olarak verdiği ve taleplerinin miktarlarını artırdığını belirttiği dilekçesinin davalıya tebliğ edilmeden karar verildiği anlaşıldığından,davalının hukuki dinlenilme hakkı kısıtlandığı-
Hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği, bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsadığı, bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerektiği, somut olayda bilirkişi raporunun davalıya tebliği gerekirken tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verildiği- Yeminin konusunun, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardan oluştuğu, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılacağı, somut olayda davalı taraf, süresinde verdiği cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olmasına rağmen herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin bu teklifin yerine getirilmemesinin hatalı olduğu-
Dava dilekçesinde aylık ücretlerin banka vasıtasıyla ödendiği belirtilmiş olduğundan, banka hesap dökümlerinin celp edilerek incelenmesiyle karar verilmesi gerektiği- Prim ödemesinin süreklilik arz etmediği sabit olup, süreklilik arz etmeyen menfaatlerin giydirilmiş ücretin tespitinde dikkate alınması mümkün olmadığı- Dava dilekçesinde yer alan genel tatil ücreti talebi bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi, HMK mad. 297'ye aykırı olduğu-
Emsal ücret araştırmalarına ilişkin cevabi yazılarda gösterilen işçi unvanlarının, davacının fiilen yürüttüğü iş ile ilgisinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının yaptığı iş dikkate alınarak, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak, değerlendirilmenin yapılması gerektiği- Davacının, yıllık izin kullanmayı talep ettiğine dair, işçi imzalı yıllık izin talep evrakı mahkemeye sunduğundan, hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacı asil duruşmaya çağrılarak, bahsi geçen talep formunda yazılı yıllık izin süresinin kullandırılıp kullandırılmadığı hususunda beyanının sorulması gerektiği- Yıllık izin ücreti, prime esas kazançlar içerisinde olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işçi payına düşen prim kesintilerinin nazara alınmaksızın, salt damga ve gelir vergisi kesintileriyle yetinilmesi suretiyle, anılan alacağın net tutarının tespit edilmesi de hatalı olduğu- Davacının sağlık raporu olunması sebebiyle fiilen çalışılmayan günlerin fazla çalışma ücreti hesabından dışlanması gerektiği-
Davalının ihbar dilekçesi ilgili idareye tebliğ edilmeksizin ya da usulüne uygun olarak tebliğ edildiğine dair tebligat parçası dosyaya alınmaksızın ve özellikle ihbar talebi konusunda ara karar kurulmaksızın, hüküm kurulması hatalı olduğundan, davanın ihbarı talep edilen idareye ihbar dilekçesi ve dava dilekçesinin tebliği sağlanarak, ihbar olunanın sunması halinde beyan dilekçesi ile varsa delilleri toplanması gerektiği, ihbar olunanın yargılamayı takip etmemesi halinde ise yıllık izin belgeleri ile var ise ödeme belgelerinden birer suret söz konusu idareden müzekkere ile istenerek getirtilip, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi de yaptırılarak neticesine göre karar verilmesi gerektiği-