Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacı belediyenin maliki olduğu çekişme konusu taşınmazın belediye meclis kararı olmaksızın, kesinleşen mahkeme kararı ile sahteliği sabit olan belediye encümen kararı gereğince davalı kooperatife yapılan satış işlemi hukuken geçersiz olup, bu şekilde oluşan sicil kaydının 4721 sayılı TMK'nın 1025. maddesinde düzenlenen yolsuz tescil niteliğinde olduğu- Davalı kooperatif tarafından taşınmazda adına pay tahsis edilen diğer davalının da, kooperatif üyesi olduğu, yolsuz tescili bilebilecek konumda bulunduğu, böylelikle TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağına ilişkin kabulünde bir isabetsizliğin bulunmadığı- Hazine, davacı belediye ile aralarında düzenlenen protokol ve buna bağlı ek protokol ile 2942 sayılı Yasanın 30. maddesine göre taşınmazın geldisinin belediyeye satışının uygun görüldüğünü, ancak belediyenin, yaptığı imar uygulaması sonucu oluşan çekişme konusu taşınmazı, protokol hükümlerine ve devir amacına aykırı olarak davalı kooperatife devrettiğini, tahsis amacına aykırı hareket ettiğini ileri sürerek adına iptal - tescil isteğiyle davaya asli müdahil olarak katılmış ise de, Hazine’nin protokol uyarınca taşınmazını devredip taşınmazı ile hukuki bağını kopardığı gözetildiğinde, çekişmeli taşınmazın sahte belediye encümen kararına dayalı olarak satış suretiyle davalı kooperatife devredilmesinin, davacı belediyenin protokolde öngörülen amaç dışına çıkarak tasarrufta bulunduğu şeklinde değerlendirilemeyeceği, sahtecilik eylemi belediyenin tasarrufu olmayıp kurumda yer alan kişilerin sahtecilik eylemlerinin kurumların hukuki durumlarını etkilemeyeceği-
Tapu müdürlüğünün müzekkere cevabında, dava konusu taşınmazda bulunan 6 ve 7 no’lu bağımsız bölümlerin, 17.10.2016 tarihinde kat irtifakının terkin edilmesiyle ortak mülkiyete dönüştüğünün, 08.11.2016 tarihinde tevhit edilerek 41 ada 53 parselin oluştuğunun bildirildiği ve gönderilen tapu kaydına göre; 41 ada 53 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın 42650/2346057 payının davalı şirket adına 08.11.2016 tarihli tevhit işlemiyle tescil edildiğinin anlaşılması karşısında, sözü edilen tapu müdürlüğü yazısı esas alınarak dava konusu 6 ve 7 no’lu bağımsız bölümlerin terkin edilip edilmediğinin ve son durumunun tapu kayıtları getirtilmek suretiyle incelenerek, dava konusu 6 ve 7 no’lu bağımsız bölümlerin arsa payının, davalı adına oluşan paya yansıma oranı tespit edildikten sonra bu miktar üzerinden iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği-
Kanunu önalım hakkından söz edebilmek için paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazdaki payın üçüncü kişiye satılmasının gerektiği- Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereği gerçekleştirilen pay devirlerinde önalım hakkının varlığından söz edilemeyeceği- 
Somut uyuşmazlık bakımından, davalı tarafça davaya konu taşınmaz satışı işleminin muvazaalı olmadığı, gerçek bir satış olduğu ileri sürülmüş ise de; taşınmazın satış bedeli ile keşfen belirlenen gerçek bedeli arasındaki fahiş fark dikkate alındığında satış işleminin muvazaalı olduğu-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Kişiye önce bilinen en son adresi esas alınarak (bilinen bir adresi yok ise adres kayıt sistemindeki adresi esas alınarak) Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkartılmalı, adres tebligata elverişli değilse ya da tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki adresine buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat yapılması gerekeceği-
Cebri ihalenin usulsüzlüğünden bahisle feshi istenebileceği gibi, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğu ileri sürülerek tapu iptal ve tescil davası açılmasına da yasal bir engel bulunmadığı-
İnanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muamele olduğu- Bu sözleşmenin, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil ettiği-
Davacıdan ilk durumundaki dava dışına yapılan temlikte inançlı işlem ile ilk durumundaki dava dışın’dan, ikinci el konumundaki kişiye yapılan temlikte ise ikrah ( korkutma) hukuksal nedenine dayanılarak açılan -inançlı işlem ve ikrah (korkutma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin- davada, taşınmazın son maliki bakımından iddianın incelenebilmesi için, davacı ile ilk el durumundaki dava dışı arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasının zorunlu olduğu- Bu davalarda birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kıldığı ve bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığından söz edileceği-
Davacının temyizi üzerine Özel Dairece bu kez ihalenin feshi isteklerinin icra mahkemesince reddedilmiş olması temelde yolsuz olan tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı, iflas zabıt defterinde yapılan tahrifatın hileli davranış olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve sıra cetveline itiraz davasının devam ederken satış kararı alınmasının ihaleye katılımı azaltıp azaltmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekçesi ile mahkeme kararını bozduğu, mahkemenin karara uyup verdiği üçüncü kararda yolsuz tescil nedeni ile davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalı vekilince temyizi üzerine bu kez Özel Daire iflas zabıt defterindeki tahrifatın hileli davranış olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekçesi ile kararı bozduğunun, mahkemenin kararında direndiğinin anlaşıldığı, icra dairesince yapılan ihalenin feshinde İİK’nın 134/2. maddesi uyarınca icra mahkemesinin görevli olduğu, ihale feshedilmedikçe tapudaki tescilin geçerli bir sebebe dayandığı, yolsuz tescilden söz edilemeyeceği için sicilin düzeltilmesi (tapu iptal, tescil) davası açılamayacağından davanın bu nedenle reddi gerekmekte olup, mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerekeceği-
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden, davalının uzun zamandır Almanya da ikamet ettiği, meclis kararıyla ilgili yerel ve ulusal basında çıkan haberlerden bilgisi olmasının beklenemeyeceği, çekişme konusu taşınmazı bir yıl önce de komşu .... parsel sayılı taşınmazı satın alması nedeniyle yatırım amacıyla satın aldığı, son kayıt maliki olan davalının TMK'nın 1023. maddesi anlamında kötüniyetli olarak taşınmazı edindiği usulünce kanıtlanamadığı ve 14.02.1951 tarih 17/2 sayılı YİBK’nın uygulanmasını gerektirir vakıaların da bulunmadığı açık olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-