Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteği- Dava konusu taşınmaza yönelik ilk satış işleminde taraf muvazaası olup olmadığı yönünde davacılara yemin teklif edildiği, bu yeminin öncelikle sonuca etkili olmadığı ve davacıların kendisinden kaynaklanan vakıalara da ilişkin olmadığı- Herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu, dinlenen tanıklar ve tüm dosya içeriğinden, davacıların temlikin mirasçıları terekeden mahrum etmek amacıyla yapıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatladıklarını söylenemeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Kök mirasbırakanın 23/05/1985 tarihinde öldüğü, ölümünden kısa bir süre önce bacağını kırdığı, bu aşamada 11/04/1985 tarihinde dava konusu taşınmazı yeğenine ihtiyacı nedeniyle temlik ettiği, mirasbırakanın bu taşınmaz dışında başka taşınmazları da bulunduğu, davacıların mirasbırakan ile bir sorununun bulunmadığı, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gibi son kayıt malikinin kötü niyetli olduğunun da kanıtlanamadığı-
Hukuki dinlenilme hakkının açıklama ve ispat hakkını da içerdiği- Mahkemece her iki taraftan da üçer tanık dinleneceği belirtilerek tanık sayısına sınırlama getirilmiş ve bu nedenle davacı taraf dinlenen tanıklarının birinden vazgeçmiş, davalı tarafın bildirdiği tanıkların da bir kısmı dinlenmemiş olup mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmamış olduğu, taraflardan da bilgi alınmak suretiyle mirasbırakanın başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kayıtlarının dosyaya getirtilmesi; öte yandan, davalı tarafça bildirilen tüm tanıkların dinlenmeleri yönünde HMK'nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bir kısım davalı tanıkları dinlenilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Tanık olarak dinlenen dava dışı mirasçılardan H. ve İ. ile H.’in oğlu T.'ın temlikin muvazaalı olarak mal kaçırma kastı ile yapıldığı yönünde beyanda bulunmadıkları, öte yandan, mirasbırakanın diğer çocukları ile bir problemi olmayıp dosyaya diğer çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir bir bilginin de sunulmadığı, somut olgular birlikte değerlendirildiğinde temlikin mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı sonucuna varıldığından; davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, somut olayda, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakan ile davacılar arasında bir problem yaşanmadığı gibi mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirecek bir nedenden de  söz  edilmediği dolayısıyla  mirasbırakanın mal kaçırma kastı ve temlikin muvazaalı olduğunun usulünce ispat edilemediği anlaşıldığından, davacıların  iddialarının  kanıtlanamadığı  gözetilerek  subut  bulmayan  davanın  reddine  karar  vermek  gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile bedel isteğine ilişkin davalarda davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği- Herkes iddiasını ispatla mükellef olup davacı taraf temliklerin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamadığından, temliklerin gerçek satış olduğu sonucuna varıldığı- Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, yani miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Davacı tanıklarının beyanlarından "mirasbırakanın gırtlak kanseri olduğu ve davalı ile birlikte yaşadığı, diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir husumet bulunmadığı" anlaşılmakta olup terekesinde dava konusu taşınmazdaki 1/2 payı ile 1/3 paydaşı olduğu tarla ve arsa vasfında toplam 33 parça taşınmazı daha bulunduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi dava konusu taşınmazın tamamını devredebileceği gibi terekesindeki diğer taşınmazları da davalıya temlik edebileceği açık olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Uygulamada ve öğretide muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, somut olayda açıklanan şekilde bir temlik yapılmamış olup muris muvazaasının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Mirasbırakanın bir çocuğu olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına ters olduğu, mirasbırakan davalı vakfı kurduğunda 86 yaşında olup, davalı vakfın;  İstanbul Tıp Fakültesi ile kamuya yararlı derneklerden olan Darüşşafaka Cemiyeti’nin hizmetlerinin daha geniş çapta ifası, gerekli alet ve edavatın temini, yoksul hastaların tedavisi için mali yardımda bulunmak amacıyla kurulduğu, öte yandan; mirasbırakanın davacının saklı payını zedeleme kastı olsa taşınmazları 3. kişilere satış suretiyle devretmesine bir engel olmadığı halde mirasbırakanın kendi kurduğu ve aynı zamanda yöneticisi olduğu vakfa dava konusu taşınmazları özgülediği, kaldı ki, mirasbırakanın terekesinde adına kayıtlı taşınmazlar da mevcut olup, saklı payı zedeleme kastı ile hareket etseydi  terekesindeki diğer taşınmazları da elden çıkarabileceği, sonuç itibariyle, mirasbırakanın tasarrufunu davacının saklı payını zedeleme kastı ile gerçekleştirdiği hususunun kanıtlanabilmiş olmadığı, hâl böyle olunca, tenkisin koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tenkis (indirim) davasının, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardan olduğu-
Borçlar Kanunu'nun 611. ve takip eden maddelerinde öngörülen ölünceye kadar bakma akitleri talihe bağlı akitlerden olup, mutlaka akit tarihinde bakım gibi bir gereksinimin varlığının şart olmadığı, diğer taraftan bakım borçlusunun temlik edenin oğlu olması, kendisine bakım koşuluyla temlik yapılmasına mani olmadığı gibi, aksine yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, ayrıca, miras bırakanın davalı oğlu ile aynı binada altlı-üstlü oturduğu, ölümünden evvel son 1- 1,5 ayını bakıma muhtaç olarak geçirdiği, dinlenen tanıklar ve özellikle davalı tanığı olarak dinlenen dava dışı sağ kalan eşin (tarafların annesi) beyanı ile mirasbırakanın çocukları olan taraflar arasında ayrım yapmadığının, davacı kızı ile bir problemi olmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, o halde; mirasbırakanın davalıya ölünceye kadar bakım akti ile yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amacı taşımadığının kabul edilmesi gerekeceği-