Miras bırakanın, tahsisten kaynaklanan kişisel hakkını davalıya devir işleminin, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu bağış olarak kabulü gerekeceği, bir başka ifadeyle kişisel hakkın temliki niteliği taşıyan tahsisten kaynaklanan devir işleminde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, bu devir işleminin, koşullarının varlığı halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı, ancak, eldeki davada, tenkis isteğinde bulunulmadığı, bu durumda davaya konu işlemin, kişisel bir hakkın devri niteliğinde olduğu, 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında kalmadığı, davada tenkis de istenmediği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda dava değeri, taşınmaz ya da taşınmazların belirlenen değerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların, miras paylarına isabet eden değeri olduğu, davanın kabul edilmesi halinde, hüküm altına alınacak harcın bu değer üzerinden hesaplanması gerektiği gibi, davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinin de noksan harcın ikmal edilmesi durumunda bu değer üzerinden belirlenmesi gerektiği, somut olayda, dava konusu taşınmazların tarafların miras paylarına isabet eden keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harcın tamamlandığı da gözetilerek; kabul kapsamına alınan taşınmazlar bakımından kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına, reddedilen bölüm bakımından da kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ayrı ayrı nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-Miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı davalının maddi ve manevi katkılarının karşılığı olarak temlikin yapıldığı sonucuna varıldığı, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Miras bırakanın çekişmeli taşınmazları temlikteki gerçek amacının davacı kızlarını miras haklarından mahrum bırakarak taşınmazlarını tek erkek evladı olan davalıya intikal ettirmek olduğu-
Murisin taşınmazdaki payını sağlığında, oğlu N.'ye vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde sağlararası tasarrufla temlik etmesi, vasiyetnameden rücu ettiğini göstereceği ( 4721 sayılı TMK.544/2 ), bu durumda;birleşen davada mirasbırakanın yapmış olduğu vasiyetnamenin hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesi gerekeceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-