Haksız fiil nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, mahkemece alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda tüm belgeler davaya esas yaralanmadan kaynaklı gider gibi hesap yapılmış olsa da sunulan belgelerin davacının yaralanması ile uyumlu olup olmadığı konusunda doktor bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
23.10.2011 tarihli Van depremi nedeniyle ağır hasarlanarak yıkılan binada bağımsız bölümleri bulunan davacıların, binanın imalinde kusurları olan davalılar aleyhine açtıkları tazminat istemine ilişkin davanın, karar başlığında "Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan Tazminat" şeklinde nitelendirilmesinin, maddi hata (HMK. mad. 304) niteliğinde olduğu- Yüklenici ve dava dışı Konut Yapı Kooperatifinin yöneticileri olmaları nedenine davada davaı olarak yer alan kişilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için, anılan kooperatifin yöneticileri ve imal edilen binanın yüklenicileri olmaları gerektiği, mahkemece, ilgili Ticaret Sicil Memurluğundan anılan kooperatif kayıtları getirtilerek, davalıların kooperatif yöneticisi olup olmadıkları tespit edilerek, oluşacak uygun sonuç çerçevesinde ve usulen kazanılmış haklar ihlal edilmeksizin bir karar verilmesi gerektiği- Davada hükmedilecek tazminat hesabının, gizli ayıbın ortaya çıktığı tarihteki mahalli rayiçlere göre yapılması gerekirken, 2012 yılı Bayındırlık Birim Fiyatlarına göre yapılan tazminat hesabı nazara alınarak hüküm tesisinin isabetsiz olduğu, tazminat hesabı içerisinde tapusu davacılar üzerine olan yıkılan bina arsası bedelinin bulunup bulunmadığı da anlaşılamadığından, bu konularda ek bilirkişi raporu alınması gerektiği- Tazminata ilişkin bu davada uyuşmazlık konusu olmayan davalı taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Haksız takip ve haczin, haksız fiil niteliğinde olduğu- Kaybettiği nüfus cüzdanı kullanılarak davalı bankadan alınan kredi kartı ve kredi sebebiyle, bankaya  karşı açtığı menfi tespit açan, buna rağmen banka tarafından aleyhine açılan icra takipleri ve haciz işlemleri uygulanması sebebiyle, menfi tespit davasının lehine sonuçlanarak kesinleşmesi üzerine maddi ve manevi tazminat isteminde bulunan davacının "gerçek zarar" ilkesi uyarınca yalnızca faiz getirisini talep edebileceği, yoksun kalınan ticari kârı (müspet zararı) ise talep edemeyeceği-
Kişinin işi istisna sözleşmesi ile diğer davalıya devretmesi nedeni ile sorumluluktan kurtulamayacağı, aksine müteselsilen sorumlu olmaya devam edeceği-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat ödetilmesini isteyebileceği- Yargıcın manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerektiği- Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermesi gerektiği- Tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiği-
Asıl alacak için açılan davada faize ilişkin hakkın saklı tutulmamış olması, daha sonra faiz için ayrı bir dava açılmasına engel teşkil etmezse de, faiz isteğinin ayrı bir davaya konu yapılması halinde, dava tarihi itibariyle asıl alacağın ödenmemiş olması, ödenmiş ise de ihtirazi kayıt konulmasının şart olduğu- Aksi halde faiz alacağının da sona ermiş sayılacağı- Faiz alacağına ilişkin davanın açıldığı tarihten önce 18/04/2013 asıl alacağın ödendiği ve davacı-alacaklı tarafından ihtirazi kayıt konulmadan alacağın tahsil edildiği anlaşıldığından, davacının faiz alacağına ilişkin açtığı davanın reddi gerektiği-
Şart tasarrufun, önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemler olduğu ve bu tür işlemlerin, hukuk düzeninde değişiklik yapmayacağı yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirdiği- Bu nedenle bir şart tasarrufa dayanılarak yapılan yanlış intibak ve ödemeler yokluk ile mutlak butlan durumları ayrık olmak ve kişinin gerçek dışı bildirimi veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olmak kaydı ile yönetimin; yanlış şart tasarrufunu, ancak iptal davası ya da yasalarda özel süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar geriye yürür biçimde geri alabileceği- Bu süreler geçtikten sonra yanlış işlemin geriye alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği-
Haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada maddi tazminat talebi ceza dosyasında hükme bağlanmış olup eldeki dosyada bu yöndeki istem yönünden davanın reddedilmesi gerektiği-
Ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacağı ve böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresinin bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacağı-
Dava kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkin olup,tazminat hukuku ilkeleri gereğince, haksız eylemden kaynaklanan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda, istek bulunması durumunda, kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği, dosyadaki bilgi ve belgelere ile ceza mahkemesi dosya içeriğine göre olay tarihinin 10/11/2010 olduğu anlaşıldığı, birleşen dosya davacısı dava dilekçesinde, hükmedilecek tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesini talep etmiş olduğu halde, mahkemece faizle ilgili bir karar verilmemiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle bozulması gerekirse de; belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekeceği-