Davacının oğlu askere gittiği dönemde, davalı yanında hukuki ve kişisel olarak bağımlı bir şekilde, iş sözleşmesine dayalı olarak, bahçıvan eşine yardım niteliğinde katkıdan ziyade, bizatihi kapıcı olarak iş görme edimini yerine getirerek çalıştığı anlaşıldığından; mahkemece taraflar arasında iş sözleşmesine dayanan ilişki olduğu kabul edilmek suretiyle, işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, taraflar arasında iş ilişkisinin gerçekleşmemiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret, ilave tediye, akdi ikramiye ve verimliliği teşvik primi alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının "belirsiz alacak davası" olarak eldeki "işçilik alacağı"na ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı-
Dava konusu kıdem ve ihbar tazminatları ile asgari geçim indirimi ve yıllık izin ücreti alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının belirsiz alacak davası olarak eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı- Fazla çalışma ücreti alacağının, davacının haftanın altı günü ve günde sekiz saat, pazar günü ise beş saat çalıştığı kabul edilerek haftada sekiz saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi yahut haftanın altı günü ve günde sekiz saat çalıştığı kabul edilerek haftada üç saat olarak belirlenen fazla çalışma süresi üzerinden mi hesaplanması gerektiği-
Çalışma süresi ispat yükü üzerinde olan işçinin Sosyal Güvenlik Kurumu ve işyeri kayıtları gibi yazılı delillerle ya da tanık beyanı gibi takdiri delillere dayanabileceği- Ücretin, kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödeme olduğu- Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmesi gerektiği- İş sözleşmesinin taraflarının, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilecekleri- İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olmasının, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmeyeceği-
Tüm dosya kapsamında ikramiye ve primin temel ücrete dahil olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından yıllık izin alacağının ikramiye ve performans primi dahil edilerek bulunan giydirilmiş günlük ücret üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğu-
Facebook üzerinden elde edilen davacının ve boşandığı eşinin birlikte görüldüğü fotoğraflara dayanılarak davacının aylığının kesilmiş ve davalı kurum işleminin iptali istemli dava da, "facebookta paylaşılan fotoğraflara" vurgu yapılarak reddedilmişse de; “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığının eksik inceleme ve araştırmaya dayalımı olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, mahkemece ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılması gerektiği-
İşçinin hizmet süresinin, hizmet döküm cetvelinde geçen sürelerle sınırlı olarak belirlenmesi; işçiye ödenen aylık ücretin miktarının ise, taraf iddia ve savunmaları, tanıkların beyanları ile tüm dosya içeriğine göre; davacının son aldığı ücretin 1.350,00 TL brüt değil, 1.350,00 TL net olarak kabul edilmesi ve davacı tarafça talep edilen alacakların bu ücrete göre belirlenmesi gerektiği- İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği, yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshinin şart olduğu ve bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin, haklı olup olmadığının önemi bulunmadığı; ayrıca, yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükünün işverene ait olup, işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlaması gerektiği- 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/8. maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiş olup, ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def’i, savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldıracağından- 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulünün kaldırıldığı, aynı yasanın 316. maddesi ve devamı gereğince iş davaları için basit yargılama usulünün benimsendiği, bu durumda ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi, hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesinin mümkün olmadığı ve ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği-
Davacının aylık ücret miktarının belirlenmesi hususunda; emsal ücret araştırması genişletilerek, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili başkaca işçi ve işveren kuruluşları ve benzer işyerleri ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceğinin araştırılması gerektiği-
İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da, Dairenin 1475 s. K. döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 s. K. döneminde de devam etmekte olup; sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânının bulunduğu (Yargıtay 9. HD. 18.1.2010 gün, 2009/24286 E, 2010/74 K.)- Davacının iş akdini, aynı zamanda geçmiş ücretlerinin düzensiz ve gecikmeli ödendiği gerekçesiyle de feshettiği, bu durumda; geçmiş ücretlerin tam ve zamanında ödendiğinin ispat külfeti davalı işverende olup, davalı işverenin davaya cevap vermediği, delil göstermediği, davaya katılmadığı ve davalı işveren kendi üzerinde bulunan ispat külfetini yerine getirmediğinden davacı işçinin geçmiş ücretlerinin zamanında ödenmediği gerekçesine bağlı fesih, haklı kabul edilerek kıdem tazminatının kabulünün gerektiği-
Dava dilekçesinde haksız suçlama üzerine davacının işverenin isteğiyle işyerinden ayrıldığı belirtilmişse ve mahkeme kararının gerekçesinde de davacı işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği açıklanmışsa davacı lehine ihbar tazminatı talebinin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- İşçiye banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtlarının da ödemeyi gösteren belge niteliğinde olduğu- Ücretin ödendiğinin ispatının işverene ait olduğu ve bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatının mümkün olmadığı- Bordrolardaki ödemeler, banka kayıtları dosyaya sunulmamış ve mahkemece de istenmemiş, davacı işçiye de sorulmamışsa mahkemenin asgari geçim indirimi alacağının ödenmediği yönündeki kabulünün tamamen varsayıma dayalı olduğu- Mahkemece öncelikle ödemeler davacıya sorularak, inkar halinde davacının tüm çalışma dönemine ilişkin banka kayıtları getirtilerek asgari geçim indirimi ödemelerinin yapılıp yapılmadığı kontrol edildikten sonra talebin değerlendirilmesi gerektiği-