Borçluya, Tebligat Kanunu’nun 21 ve Tebligat Tüzüğü’nün 28. Maddelerine göre yapılmayan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu-
Usulsüz tebliğin öğrenildiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edilmesinin gerekeceği-
'Örnek 13 ihtarlı ödeme emri'nin boçrluya tebliğinin geçerli olması için yapılan tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21 ve Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddelerine uygun olması gerekeceği
Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasındaki sözleşme imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş bir sözleşme olmasa dahi kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesi hükümlerinin uygulanacağı-
Her iki borçluya da ödeme emri 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapıldığı halde, muhatapların adreste bulunmama nedenleri Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi uyarınca ilgililerin imzalarını taşıyan tutanakla tespit edilmediğinden sözü edilen tebligatların usulsüz olacağı, o halde, mercice 7201 sayılı kanunun 32. maddesi gereğince borçluların ıttıla tarihi olarak beyan ettikleri 02.12.2002 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilerek bu tarihe göre borçluların itirazları yasal 5 günlük sürede olduğundan itirazın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Tebliğ süresinin, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlayacağı, karar bir tarafa usulüne uygun biçimde tebliğ edilmemiş ise, böyle bir usulsüz tebliğ tarihinden temyiz süresinin başlamasına imkan olmayacağı, muhatabın, bu usulsüz ilam tebliğini hiç öğrenmemişse tebligatın yapılmamış sayılacağı- Gerek özelleştirme kapsamında bulunan ve gerekse bu kapsamda olmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlığın çözüm yerinin, idari yargı olacağı-
Bir yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum olanlara ait tebligatın kanuni mümessillerine yapılması gerekeceği, kanuni mümessili olmayıp da bulunması gerekenlere usulünce kanuni mümessil tayininden sonra tebliğ cihetine gidileceği-
Adı geçenin resmi merciler önünde bildirdiği yasal adresinin tespiti ile bu adrese usulüne uygun tebligat yapılarak direnme kararının ve karşı tarafın temyiz dilekçesinin adı geçene usulünce tebliği ve temyiz için yasal süre beklendikten sonra , tebliğin hiçbir şekilde sağlanamaması halinde de ilanen tebliğ yoluna gidilip, usulünce yapıldıktan sonra dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesinin gerekeceği-
HUMK’nun 62-68, Avukatlık Kanunu 41, Tebligat Kanunu 11.maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılacağından icra müdürünün icra emrinin asıla çıkarılması suretiyle, anılan yasa hükümlerine aykırı işleminin varlığı açık ve vekil yerine asile yapılan bu tebligatın da usulsüz olduğu-
Tebligatların davacıya ulaşmamasında davalıya atfedilecek herhangi bir ihmal ya da kusurun varlığından söz edilemeyeceği gibi; davacı şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirmemekle gerçekleşen kendi ihmal ve kusurundan yararlanması da mümkün olmadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-